“Üstün durumda iken gevşeyip barışa cağırmayın.
Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla azaltmayacaktır.”
[Muhammed: 35]
Ekim 1981
Mısır
Başkanı Enver Sedat bir askeri geçit töreni izlerken düzenlenen
suikastle öldürüldü. Yerine, kaybedilen 1973 savaşında
Mısır Hava Kuvvetlerini komuta eden, Başkan Yardımcısı
Hüsni Mübarek geçti. |
|
Eğer Enver
Sedat’ın -bütün yöneticilerin ve Arap ülkelerindeki Müslümanların
zamanında çok büyük hainlik olarak kabul ettigi- Camp David
antlaşmasında kabullendiklerini Yaser Arafat’ın kabul
ettikleriyle karşılaştırırsak, Camp David antlaşması
Yaser Arafat’ın hainliği karşısında çok küçük kalır.
Sedat, kendisini Ahiret’te bekleyen ağır cezadan evvel yerin
ve göğün lanetini hak ederek layık olduğu cezayı gördü.
Yaser Arafat ise ettiği büyük hainliğe karşılık mükafat
olarak sadece utanç, aşağılanma ve yanlızlığı hak
edecektir. Üzerindeki lanet onu sürekli olarak nereye giderse
gitsin takip edecektir ve kendisi de aynen Ebu Rughal ve İbnu
El-Alqami gibi bir hainlik sembolü olacaktır. Ümmet onun bu
dehşet veren hainliğini ne unutacak ne de o ümmetin cezalandırmasından
kaçabilecektir. Arafat’ın kaderi de Sedat’ın ki gibi
olabilecektir ve kendisi böylesine bir hainlik yapmaya kalkışabileceklere
örnek olacaktır. Hatta Müslüman ülkelerin, özellikle de
Yahudilerle barış antlaşması yapan Arap liderlerinin
kaderleri de bu olabilecektir.
Temmuz-Agustos
1982
İsrail Beyrut’u işgal
etti. |
|
İsrail, FKÖ’nün
altyapısını yıkabilmek icin Lübnan’a saldırdı. FKÖ’nün
Beyrut’taki yerlerini bombaladı ve sonradan Batı Beyrut’u
aldı. FKÖ Beyrut’u terk ederek Tunus’u merkez üs edindi.
Eylül 1982
Phalangist
Kuvvetler, İsrail’in koordinatörlüğünde Beyrut’taki
Sabra ve Şatilla mülteci kamplarına girdi. Phalangistler
2000’den fazla Filistinliyi katletti. Bir İsrail hukuk
komisyonu, olanlardan İsrail’in dolaylı sorumluluğu
olduğunu söyledi ve Lübnan işgalinin mimarı olan Savunma
Bakanı Ariel Şaron istifa etmesi için zorlanıldı.
Aralık 1987
Filistin'liler İsrail
kontrolü altındaki bölgelerde İntifadayı başlattı. İsrail
sokağa çıkma yasağı uygulayarak ve toplu tutuklamalarla karşılık
verdi. İntifadanın ilk yılında çıkan çatışmalardan
300’den fazla Filistin'li öldü. Böylece Müslüman kanı
kullanılarak Ümmete yeni bir barış süreci dayatıldı.
İlk
İntifada ‘barışa olan ihtiyacı’ pazarlamak için
kullanılacaktı. [30 Ekim 1991’e bakınız.] |
|
Temmuz 1988
Ürdün Kralı Hüseyin
Batı Şeria’nın artık Ürdün milletinin bir parçası
olmadığını deklare etti.
Kasım-Aralık 1988
Tunus’ta toplanan
Filistin Milli Konseyi, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde bağımsız
bir Filistin devletinden söz etti. Yaser Arafat, Filistin Milli
Konseyi’nin İsrail’i bir devlet olarak tanıdığını ve
Ortadoğu’daki anlaşmazlığa bir son vermek için BM’nin
242 ve 338 sayılı kanunlarını kabul ettiğini açıkladı.
ABD, FKÖ ile diyaloğa başlayacağını açıkladı. Böylece
Amerika’nın kendi stratejik çıkarlarına uygun Ortadoğu
barış planı nihayet şekillenmeye başladı.
30 Ekim 1991
Madrid Konferansı
yapıldı. Konferansın törenle başlamasından itibaren ikili
ve çoklu görüşmelerin olduğu birbirine paralel, fakat farklı
seyirler izleyen iki ayrı görüşme başlatıldı. İlki İsrail
ve Ürdün, Filistin'liler, Suriye ve Lübnan arasında yapılan
bir dizi ikili görüşmelerden oluştu. İkincisi ise bölgede
yeniden yapılanmayı sağlamak için su hakkı, ekonomik işbirliği
ve silahlanma kontrolünün çerçeveleri gibi kapsamlı
meseleler hakkında oldu. Konferansa ABD ve SSCB gibi sponsorların
dışında birçok Avrupa ve Asya ülkesi de katılımda
bulundu.
13 Eylül 1993
Oslo Mutabakatı: İsrail
ve FKÖ liderleri tarafından imzalanan deklare edilmiş
prensipler aşağıdaki ana koşulları içermektedir: |
|
İsrail
askerlerinin öncelikle Gazze Şeridi ve Şeria’dan beş
senelik zaman zarfında çekilmesi ve ‘dış ilişkiler,
savunma ve karşılıklı mutabakata varılmış konular dışındaki
her türlü mesele’ ile ilgili yetkilerin Batı Şeria’nın
büyük bir kısmında Filistin otoritesine devredilmesi;
Filistin Polis teşkilatının kurulması; Filistin otoritesini
seçmek için düzenlenecek seçimlerin organizasyonu; Batı Şeria’daki
köylerden İsrail’in geri çekilmesi; 242 ve 338 sayılı BM
Güvenlik Konseyi kararlarına uygun sürekli ve kapsamlı bir
barışın yerleştirilmesi.
Doğrudan yapılan
ikili müzakereler dört ayrı formatta yapıldı (İsrail-Suriye,
İsrail-Lübnan, İsrail-Ürdün, İsrail-Filistin). Bunlara
ilaveten geniş kapsamlı konularda da çoklu müzakereler yapılarak
bölgenin güvenliği, silahlanma meselesi, su, mülteci, çevre
ve ekonomik gelişme konuları görüşüldü. Filistin ve Kudüs’ün
statüsü ile ilgili son durumun sonradan görüşülmesi için
de fikir birliğine varıldı.
16
Ocak 1994
Başkan
Clinton, Suriye Başkanı Esad ile Cenevre’de buluştu. Esad
ülkesinin Arap-İsrail anlaşmazlığına bir son vermedeki
kararlılığını belirtti. Kendisi ‘normal ve barışçıl
ilişkilerin hepimizin arasında yeniden şafak söktüğü daha
istikrarlı ve daha güvenli bir dönem’ için çağrıda
bulundu. Clinton Ekim 1994’teki Ortadoğu gezisine Şam’ı
da ekledi. Esad ile görüşmesinden sonra Clinton ‘Suriye, İsrail
ile barışta stratejik bir seçim yapmıştır’ dedi ve ayrıca
‘Suriye barışın gereksinimlerini İsrail ile normal barışçıl
ilişkiler tesis etme yoluyla yerine getirerek kendini adamaya
hazırdır.’ diyerek ilave etti.
25
Şubat 1994’te Cuma günü saat 5.30 civarında sahurlarını
tamamlayıp Hibron’daki İbrahim camiisinde sabah namazlarını
edaya giden müslümanlar aşırı uçlu yahudi Baruch Goldstein
tarafından katledildi. İsrail ordusunun yardımda bulunduğu
bu olayda 100’den çok kişi öldü.
4
Mayıs 1994
Gazze
Şeridi ve Batı Şeria’dan içine Eriha’nın da dahil olduğu
65 km2 lik önceden belirlenmiş bir bölgeyi kapsamına
alan Gazze-Eriha Antlaşması Kahire’de imzalandı.
Antlaşmanın işaret ettiği dört ana konu güvenlik
uygulamaları, sosyal ilişkiler, yasal meseleler ve ekonomik
ilişkilerdi. Antlaşma ayrıca aşağıda anlaşmaya varılmış
konuları da içermektedir:
Gazze
Şeridi ve Eriha’dan İsrail askeri kuvvetlerinin çekilmesi;
İsrail yönetiminden Filistin otoritesine otoritenin
devredilmesi; Filistin otoritesinin yapısı ve düzenlenmesi,
diğer ifade ile yetkileri ve yasama gücü; Filistin polis gücünün
oluşumu.
25
Temmuz 1994
Başkan
Clinton, Kral Hüseyin ile Başbakan Rabin arasındaki görüşmeye
Beyaz Sarayda ev sahipliği yaptı. Görüşme İsrail ile Ürdün
arasındaki savaş halinin resmen son bulduğu Washington
Deklerasyonunun imzalanması ile neticelendi. 17 Ekim
1994’te Başbakan Rabin ile Başbakan Mecali yeni bir barış
antlaşmasının metnini parafe ettiler. Ürdün ve İsrail barış
antlaşmasının tam metnini 26 Ekim’deki bir törenle
Arava’da imzaladılar. [4 Kasım 1995’e bakınız.]
29
Ağustos 1994
Güç
ve yetkilerin transferi hakkındaki antlaşma İsrail ile Ürdün
arasında imzalandı. Antlaşma deklare edilmiş prensiplerin
bir sonraki aşamasına işlerlik kazandırmaktaydı. Antlaşma eğitim
ve kültür, sosyal güvence, turizm, sağlık ve vergi
alanlarında beş spesifik dairede Filistin otoritesine güç
transferini sağlamaktaydı.
Kasım
1994
Gazze
Şeridi’nde FKÖ polisinin ateş açması sonucu 12 Hamas üyesi
öldü. Bu, Filistin otoritesinin İsrail güvenlik
hizmetlerinin bir uzantısı olduğunu gösteren ilk büyük
olay oldu.
Bahsedilen duruma
benzer bir görüntü... İntifada'dan. |
|
2
Şubat 1995
Hüsnü
Mübarek barış görüşmelerini neticelendiren tarafları ilk
defa Kahire’de ev sahipliği yaptığı bir görüşmede
biraraya getirdi. Zirve görüşmesi Mısır, İsrail, Ürdün
ve FKÖ’nün birlikte yapacakları müzakerelerde daha da aşama
kaydetmeleri ve barışa karşı gelenlerin bu çıkışlarını
bertaraf etmek için gösterdikleri kararlılığın bir temsili
idi.
6
Şubat 1995
Orta
Doğu'daki barış Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim bölgelerinin
genişlemeye devam etmesi ile sekteye uğramaya başladı. Gerçi
Rabin’in İşçi partisinin başta olduğu koalisyon 1992’de
göreve başladığında mesken yapımının dondurulacağına söz
vermişti. Fakat gerçekte hükümet fazladan 30.000 adet konut
yapımını planladı ve neticede bu Arapları geniş çaplı gösteri
yapmaya sevketti. Filistinli yetkililer de görüşmeleri terk
edeceklerini söyleyerek İsrail’i tehdit etti. Halbuki bu
olanlardan iki hafta önce İsrail Arafat’a ’söz’
vermişti. Çevre Bakanı Yossi Sarid’de bu ‘söz’den
ötürü konut yapımıyla ilgili “içinde saçmalığın
olmadığı çok derin bir dondurma” tabirini kullanmıştı.
28
Eylül 1995
Batı
Şeria ve Gazze Şeridi hakkındaki İsrail-Filistin geçici
antlaşması Washington’da imzalandı. Antlaşma, Gazze-Eriha
antlaşması ve yetkilerin erken devri anlaşmalarını birleştirdi
ve onların yerine geçti. Geçici antlaşmanın ana
hedefi Batı Şeria’daki Filistin hükümetinin özerkliğini
seçimle seçilmiş kendi kendini yöneten bir hükümet aracılığı
ile genişletmekti. Buna göre Filistin Konseyi, Gazze-Eriha
antlaşmasının imzalanmasından itibaren beş seneyi (Mayıs
1999’un sonu) geçmemek kaydıyla sorumluluğunu icra
edebilecekti. Bu Filistinlilerin kendi içişlerini idare
etmesine imkan tanıyacak ve ortak çıkarlara dayalı işbirliği
ile bir arada varoluş için yeni bir dönem açılmasını
saglayacaktı. Antlaşma aynı zamanda İsrail’in hayati çıkarlarını
korumakta ve özellikle harici güvenlik ve Batı Şeria’daki
vatandaşlarının kişisel güvenliklerini sağlamaktaydı.
29
Eylül 1995
ABD
Dışişleri Bakanı Warren Christopher, İsrail Dışişleri
Bakanı Perez ve Arafat düzenlenen Amerika, İsrail, Filistin
üçlü komite görüşmelerinde biraraya geldi. Batı Şeria ve
Gazze’de ekonomik gelişmenin teşvik edilmesi için işbirliğini
desteklemek, su kaynaklarının daha etkin kullanılmasını sağlamak
ve hazır bulunmasını arttırmak için yeni araçlar keşfetmek,
karşılıklı çıkar meselelerinde birbirlerine danışmak ve
bölgesel meselelerde işbirliğini desteklemek konularında
taraflar fikir birliğine vardılar.
31
Ekim 1995
Amerika,
Ürdün, İsrail üçlü ekonomik komitesinde, İsrail ve Ürdün
çevre, su, enerji, ulaşım ve turizm ile alakalı birkaç
projenin taslağını çizdi. Projelerin arasında Akabe-Elyat
serbest ticaret bölgesinin kurularak burasının Kızıl
Denizi’nin kuzeyinde merkezi bir yer haline getirilmesi vardı.
4
Kasım 1995
Başbakan
İzhak Rabin Yigal Amir adındaki bir yahudinin düzenlediği
suikast sonucu öldü. Kral Hüseyin kardeşinin ölümünden
çılgına dönmüştü. Onun gibi yöneticiler Rabin için göz
yaşı dökerken kafirlerin elinde can veren müslümanlar
maalesef böyle bir şeyi hak etmiyordu. Şöyle diyordu Hüseyin:
“Kardeşimin,
dostumun ve arkadaşımın yokluğuna kederleniyorum. Onun bize,
bizim de ona saygı duyduğumuz bir askerdir o. Rabin barış için
bir asker gibi yaşadı ve barış için bir asker gibi öldü.
Allah seni kutlu kılsın. Bizler ne utanıyoruz, ne korkuyoruz,
ne de arkadaşımın ‘aynen dedem gibi’ uğruna feda olduğu
mirası sonuçlandırmak için bu kadar çok kararlıyız. O
cesaretin ve vizyonun adamı idi ve kendisine bir adamın sahip
olabileceği en büyük meziyetler bağışlanmıştı. Cesurdu,
ileri görüşlüydü ve kendini barışa adamıştı. Sizin
huzurunuzda, halkımın önünde ve dünyanın önünde söz
veriyorum ki; aynı mirasa bizlerinde sahip olabilmesi için
azami gayreti göstereceğim.”
Şubat-Mart 1996
Hamas’ın
düzenlediği intihar bombalamalarında Kudüs, Tel Aviv ve Aşkelon’da
toplam 63 kişi öldü.
13
Mart 1996
Mısır’ın
Şarm-el Şeyh şehrinde acilen ‘Arabulucular zirvesi’ yapıldı.
Başkan Bill Clinton’ın başkanlığını yaptığı zirveye
diğer batılı devlet ve Arap liderleri katıldı. Görüşme
sonunda İsrail ile dayanışma ve terörizm ile savaşmadaki
kararlılık bir duyuruyla herkese iletildi.
Nisan
1996
Başbakanlık
makamını geçici olarak dolduran ve gelecek seçimlere adaylığını
koyan Şimon Perez, Hizbullah’ın füze saldırılarına
misilleme olarak Lübnan’ın güneyinde ‘Gazab Üzümleri
Operasyonu’nu başlattı. İsrail’in BM’nin
Cana’daki çatısı altındaki 94 mültecinin ölümüne neden
oldu. ABD, İsrail ve Hizbullah için bir ateşkes düzenledi.
29
Mayıs 1996
Benjamin Netanyahu seçimlerde Şimon Perez’i az bir
farkla geçerek sağ kanatlı bir koalisyon hükümeti oluşturmaya
hak kazandı. |
|
30
Eylül 1996
Başbakan
Benjamin Netanyahu ve Filistin lideri Arafat Kudüs’teki bir tünel
için düzenlenen protesto esnasında başlayan kavgadan
zedelenen hassas ve kırılgan barışı onarmak için
Washington’da biraraya geldi.
15
Ocak 1997
Bir
ay süren müzakerelerin ardından İsrail’in Hebron’dan çekileceğine
dair son bir antlaşma ortaya çıktı. Antlaşmaya göre İsrail’in
Hebron’un çoğu yerinden derhal, halihazırda Filistin
otoritesi altında olan Batı Şeria köylerinden ve bazı kırsal
bölgelerden ise zamanla artan oranda 1998 ortalarına kadar
geri çekilmesi gerekiyordu.
4
Mart 1997
Netanyahu
Doğu Kudüs’te (Har Homa) yeni bir yahudi yerleşim yerinin
inşaasını onayladı. Yaser Arafat ve Başkan Clinton, her
ikiside inşaası önerilen yerleşim yerinin barış sürecine
zararı olacağından eleştirdi.
12
Eylül 1997
ABD
Dışişleri Bakanı Madeleine Albright Ortadoğu barışına
aracılık etmede başarısızlık gösterdiklerini itiraf etti.
24
Şubat 1998
Yaser
Arafat, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Amerika’nın
arabuluculuğunda Camp David’te yapılmasını istediği zirve
görüşmesini 'dikkati, lüzumlu olan barışla ilgili
konulardan daha başka yere kanalize etmek' istemesinden ötürü
reddetti. “En önemli şey İsrail kuvvetlerinin yeniden düzenlenmesi
ve mevcut anlaşmanın mana ve içeriğinin infaz edilmesidir”
dedi.
18
Mart 1998
Suriye
ve Lübnan, İsrail’in yerel ve bölgesel gelişmelere
ilaveten kendisine verilecek güvenlik garantisine karşılık Lübnan’ın
güneyinden çekilme teklifini görüşmek üzere Suriye’nin
başkenti Şam’da gayet önemli bir zirve toplantısı düzenledi.
Suriye ve Lübnan teklifi redederek İsrail’in BM’nin 425
numaralı kararına uygun bir biçimde Güney Lübnan’dan şartsız
biçimde geri çekilmesini istedi.
24
Mart 1998
Arafat’ın
barış sürecindeki son gelişmeleri Kahire’de ki bir
oturumda Dışişleri bakanlarına anlattığı bir sırada,
ABD’nin Orta Doğu barış teklifini reddetmenin bir Amerikan-İsrail
mücadelesine yol açacağını yalanlayan İsrail, Batı Şeria’dan
çıkma konusunda Washington’a ayak direyerek tartışmaya başladı.
Filistin ile İsrail arasındaki barış konuşmalarını
canlandırmayı amaçlayan ‘yayınlanmamış’ bir Amerikan
planı, Filistin Otoritesi’nin şiddeti durdurması durumunda
İsrail’in ‘öncesine ilave olarak’ Batı Şeria’nın
%13’lük bir kısmını geri vermesini öngörüyordu. Fakat
Başbakan Benjamin Netanyahu’nun bir üst düzey yardımcısı
olan David Bar-İllan, “İsrail’in güvenlik gereksinimleri
sadece İsrail tarafından takdir edilmelidir” dedi. İsrail
Kabinesi’nin açıkladığına göre %13’lük bir geri çekilme
kabul edilemezdi. Haaretz gazetesinin haberine göre ise
Netanyahu sadece %9’luk bir toprak teslimine hazırdı.
23
Ekim 1998
1995
ara antlaşması için gerekli basamakları ihtiva eden Wye
River Memorandumu imzalandı. Filistin Milli Konseyi, Aralık ayında,
Başkan Clinton’un da hazır bulunduğu bir buluşmada;
yasalarında bulunan İsrail’in ortadan kaldırılması
ile ilgili maddeleri iptal etti.
7
Şubat 1999
Kral
Hüseyin öldü. Yerine büyük oğlu Abdullah geçerek Kral II.
Abdullah oldu.
17
Mayıs 1999
Ehud
Barak genel seçimlerde Benjamin Netanyahu’yu yendi.
Netanyahu’nun koalisyon hükümeti Wye River anlaşmasının
uygulanmasında çıkan iç muhalefet yüzünden yıkılmıştı.
‘Silah arkadaşları’
Arafat ve Barak. |
|
4
Eylül 1999
Şarm
El-Şeyh Memorandum’u, Eylül 1993 yılına kadar uzanagelen tüm
antlaşmaların tam infazı için Filistin Otoritesi ile İsrail’in
verdikleri taahhütleri tazeledi.
24
Mayıs 2000
İsrail,
22 yıllık işgaline son vererek kendisinin deklare ettiği Güney
Lübnan’daki güvenlik bölgesinden uluslararası sınıra çekildi.
İsrail
Lübnan’dan çekildi.
|
|
|