Ana Sayfa YIL 13   SAYI 152   C.EVVEL 1423   AĞUSTOS 2002 E-Mail

1800'LERDEN 2000'LERE ORTADOĞU [2]

Derleyen: Abdurrahman DOĞRU

“Üstün durumda iken gevşeyip barışa cağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla azaltmayacaktır.”

[Muhammed: 35]

Ekim 1981

Mısır Başkanı Enver Sedat bir askeri geçit töreni izlerken düzenlenen suikastle öldürüldü. Yerine, kaybedilen 1973 savaşında Mısır Hava Kuvvetlerini komuta eden, Başkan Yardımcısı Hüsni Mübarek geçti.

Eğer Enver Sedat’ın -bütün yöneticilerin ve Arap ülkelerindeki Müslümanların zamanında çok büyük hainlik olarak kabul ettigi- Camp David antlaşmasında kabullendiklerini Yaser Arafat’ın kabul ettikleriyle karşılaştırırsak, Camp David antlaşması Yaser Arafat’ın hainliği karşısında çok küçük kalır. Sedat, kendisini Ahiret’te bekleyen ağır cezadan evvel yerin ve göğün lanetini hak ederek layık olduğu cezayı gördü. Yaser Arafat ise ettiği büyük hainliğe karşılık mükafat olarak sadece utanç, aşağılanma ve yanlızlığı hak edecektir. Üzerindeki lanet onu sürekli olarak nereye giderse gitsin takip edecektir ve kendisi de aynen Ebu Rughal ve İbnu El-Alqami gibi bir hainlik sembolü olacaktır. Ümmet onun bu dehşet veren hainliğini ne unutacak ne de o ümmetin cezalandırmasından kaçabilecektir. Arafat’ın kaderi de Sedat’ın ki gibi olabilecektir ve kendisi böylesine bir hainlik yapmaya kalkışabileceklere örnek olacaktır. Hatta Müslüman ülkelerin, özellikle de Yahudilerle barış antlaşması yapan Arap liderlerinin kaderleri de bu olabilecektir.

Temmuz-Agustos 1982

İsrail Beyrut’u işgal etti.

İsrail, FKÖ’nün altyapısını yıkabilmek icin Lübnan’a saldırdı. FKÖ’nün Beyrut’taki yerlerini bombaladı ve sonradan Batı Beyrut’u aldı. FKÖ Beyrut’u terk ederek Tunus’u merkez üs edindi.

Eylül 1982

Phalangist Kuvvetler, İsrail’in koordinatörlüğünde Beyrut’taki Sabra ve Şatilla mülteci kamplarına girdi. Phalangistler 2000’den fazla Filistinliyi katletti. Bir İsrail hukuk komisyonu, olanlardan İsrail’in dolaylı sorumluluğu olduğunu söyledi ve Lübnan işgalinin mimarı olan Savunma Bakanı Ariel Şaron istifa etmesi için zorlanıldı.

Aralık 1987

Filistin'liler İsrail kontrolü altındaki bölgelerde İntifadayı başlattı. İsrail sokağa çıkma yasağı uygulayarak ve toplu tutuklamalarla karşılık verdi. İntifadanın ilk yılında çıkan çatışmalardan 300’den fazla Filistin'li öldü. Böylece Müslüman kanı kullanılarak Ümmete yeni bir barış süreci dayatıldı.

İlk İntifada ‘barışa olan ihtiyacı’ pazarlamak için kullanılacaktı. [30 Ekim 1991’e bakınız.]

Temmuz 1988

Ürdün Kralı Hüseyin Batı Şeria’nın artık Ürdün milletinin bir parçası olmadığını deklare etti.

Kasım-Aralık 1988

Tunus’ta toplanan Filistin Milli Konseyi, Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde bağımsız bir Filistin devletinden söz etti. Yaser Arafat, Filistin Milli Konseyi’nin İsrail’i bir devlet olarak tanıdığını ve Ortadoğu’daki anlaşmazlığa bir son vermek için BM’nin 242 ve 338 sayılı kanunlarını kabul ettiğini açıkladı. ABD, FKÖ ile diyaloğa başlayacağını açıkladı. Böylece Amerika’nın kendi stratejik çıkarlarına uygun Ortadoğu barış planı nihayet şekillenmeye başladı.

30 Ekim 1991

Madrid Konferansı yapıldı. Konferansın törenle başlamasından itibaren ikili ve çoklu görüşmelerin olduğu birbirine paralel, fakat farklı seyirler izleyen iki ayrı görüşme başlatıldı. İlki İsrail ve Ürdün, Filistin'liler, Suriye ve Lübnan arasında yapılan bir dizi ikili görüşmelerden oluştu. İkincisi ise bölgede yeniden yapılanmayı sağlamak için su hakkı, ekonomik işbirliği ve silahlanma kontrolünün çerçeveleri gibi kapsamlı meseleler hakkında oldu. Konferansa ABD ve SSCB gibi sponsorların dışında birçok Avrupa ve Asya ülkesi de katılımda bulundu.

13 Eylül 1993

Oslo Mutabakatı: İsrail ve FKÖ liderleri tarafından imzalanan deklare edilmiş prensipler aşağıdaki ana koşulları içermektedir:

İsrail askerlerinin öncelikle Gazze Şeridi ve Şeria’dan beş senelik zaman zarfında çekilmesi ve ‘dış ilişkiler, savunma ve karşılıklı mutabakata varılmış konular dışındaki her türlü mesele’ ile ilgili yetkilerin Batı Şeria’nın büyük bir kısmında Filistin otoritesine devredilmesi; Filistin Polis teşkilatının kurulması; Filistin otoritesini seçmek için düzenlenecek seçimlerin organizasyonu; Batı Şeria’daki köylerden İsrail’in geri çekilmesi; 242 ve 338 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun sürekli ve kapsamlı bir barışın yerleştirilmesi.

Doğrudan yapılan ikili müzakereler dört ayrı formatta yapıldı (İsrail-Suriye, İsrail-Lübnan, İsrail-Ürdün, İsrail-Filistin). Bunlara ilaveten geniş kapsamlı konularda da çoklu müzakereler yapılarak bölgenin güvenliği, silahlanma meselesi, su, mülteci, çevre ve ekonomik gelişme konuları görüşüldü. Filistin ve Kudüs’ün statüsü ile ilgili son durumun sonradan görüşülmesi için de fikir birliğine varıldı. 

16 Ocak 1994

Başkan Clinton, Suriye Başkanı Esad ile Cenevre’de buluştu. Esad ülkesinin Arap-İsrail anlaşmazlığına bir son vermedeki kararlılığını belirtti. Kendisi ‘normal ve barışçıl ilişkilerin hepimizin arasında yeniden şafak söktüğü daha istikrarlı ve daha güvenli bir dönem’ için çağrıda bulundu. Clinton Ekim 1994’teki Ortadoğu gezisine Şam’ı da ekledi. Esad ile görüşmesinden sonra Clinton ‘Suriye, İsrail ile barışta stratejik bir seçim yapmıştır’ dedi ve ayrıca ‘Suriye barışın gereksinimlerini İsrail ile normal barışçıl ilişkiler tesis etme yoluyla yerine getirerek kendini adamaya hazırdır.’ diyerek ilave etti.

25 Şubat 1994’te Cuma günü saat 5.30 civarında sahurlarını tamamlayıp Hibron’daki İbrahim camiisinde sabah namazlarını edaya giden müslümanlar aşırı uçlu yahudi Baruch Goldstein tarafından katledildi. İsrail ordusunun yardımda bulunduğu bu olayda 100’den çok kişi öldü.

4 Mayıs 1994

Gazze Şeridi ve Batı Şeria’dan içine Eriha’nın da dahil olduğu 65 km2 lik önceden belirlenmiş bir bölgeyi kapsamına alan Gazze-Eriha Antlaşması Kahire’de imzalandı. Antlaşmanın işaret ettiği dört ana konu güvenlik uygulamaları, sosyal ilişkiler, yasal meseleler ve ekonomik ilişkilerdi. Antlaşma ayrıca aşağıda anlaşmaya varılmış konuları da içermektedir:

Gazze Şeridi ve Eriha’dan İsrail askeri kuvvetlerinin çekilmesi; İsrail yönetiminden Filistin otoritesine otoritenin devredilmesi; Filistin otoritesinin yapısı ve düzenlenmesi, diğer ifade ile yetkileri ve yasama gücü; Filistin polis gücünün oluşumu.

25 Temmuz 1994

Başkan Clinton, Kral Hüseyin ile Başbakan Rabin arasındaki görüşmeye Beyaz Sarayda ev sahipliği yaptı. Görüşme İsrail ile Ürdün arasındaki savaş halinin resmen son bulduğu Washington Deklerasyonunun imzalanması ile neticelendi. 17 Ekim 1994’te Başbakan Rabin ile Başbakan Mecali yeni bir barış antlaşmasının metnini parafe ettiler. Ürdün ve İsrail barış antlaşmasının tam metnini 26 Ekim’deki bir törenle Arava’da imzaladılar. [4 Kasım 1995’e bakınız.]

29 Ağustos 1994

Güç ve yetkilerin transferi hakkındaki antlaşma İsrail ile Ürdün arasında imzalandı. Antlaşma deklare edilmiş prensiplerin bir sonraki aşamasına işlerlik kazandırmaktaydı. Antlaşma eğitim ve kültür, sosyal güvence, turizm, sağlık ve vergi alanlarında beş spesifik dairede Filistin otoritesine güç transferini sağlamaktaydı.

Kasım 1994

Gazze Şeridi’nde FKÖ polisinin ateş açması sonucu 12 Hamas üyesi öldü. Bu, Filistin otoritesinin İsrail güvenlik hizmetlerinin bir uzantısı olduğunu gösteren ilk büyük olay oldu.

Bahsedilen duruma benzer bir görüntü... İntifada'dan.

2 Şubat 1995

Hüsnü Mübarek barış görüşmelerini neticelendiren tarafları ilk defa Kahire’de ev sahipliği yaptığı bir görüşmede biraraya getirdi. Zirve görüşmesi Mısır, İsrail, Ürdün ve FKÖ’nün birlikte yapacakları müzakerelerde daha da aşama kaydetmeleri ve barışa karşı gelenlerin bu çıkışlarını bertaraf etmek için gösterdikleri kararlılığın bir temsili idi.

6 Şubat 1995

Orta Doğu'daki barış Batı Şeria’daki Yahudi yerleşim bölgelerinin genişlemeye devam etmesi ile sekteye uğramaya başladı. Gerçi Rabin’in İşçi partisinin başta olduğu koalisyon 1992’de göreve başladığında mesken yapımının dondurulacağına söz vermişti. Fakat gerçekte hükümet fazladan 30.000 adet konut yapımını planladı ve neticede bu Arapları geniş çaplı gösteri yapmaya sevketti. Filistinli yetkililer de görüşmeleri terk edeceklerini söyleyerek İsrail’i tehdit etti. Halbuki bu olanlardan iki hafta önce İsrail Arafat’a ’söz’ vermişti. Çevre Bakanı Yossi Sarid’de bu ‘söz’den ötürü konut yapımıyla ilgili “içinde saçmalığın olmadığı çok derin bir dondurma” tabirini kullanmıştı.

28 Eylül 1995

Batı Şeria ve Gazze Şeridi hakkındaki İsrail-Filistin geçici antlaşması Washington’da imzalandı. Antlaşma, Gazze-Eriha antlaşması ve yetkilerin erken devri anlaşmalarını birleştirdi ve onların yerine geçti. Geçici antlaşmanın ana hedefi Batı Şeria’daki Filistin hükümetinin özerkliğini seçimle seçilmiş kendi kendini yöneten bir hükümet aracılığı ile genişletmekti. Buna göre Filistin Konseyi, Gazze-Eriha antlaşmasının imzalanmasından itibaren beş seneyi (Mayıs 1999’un sonu) geçmemek kaydıyla sorumluluğunu icra edebilecekti. Bu Filistinlilerin kendi içişlerini idare etmesine imkan tanıyacak ve ortak çıkarlara dayalı işbirliği ile bir arada varoluş için yeni bir dönem açılmasını saglayacaktı. Antlaşma aynı zamanda İsrail’in hayati çıkarlarını korumakta ve özellikle harici güvenlik ve Batı Şeria’daki vatandaşlarının kişisel güvenliklerini sağlamaktaydı.

29 Eylül 1995

ABD Dışişleri Bakanı Warren Christopher, İsrail Dışişleri Bakanı Perez ve Arafat düzenlenen Amerika, İsrail, Filistin üçlü komite görüşmelerinde biraraya geldi. Batı Şeria ve Gazze’de ekonomik gelişmenin teşvik edilmesi için işbirliğini desteklemek, su kaynaklarının daha etkin kullanılmasını sağlamak ve hazır bulunmasını arttırmak için yeni araçlar keşfetmek, karşılıklı çıkar meselelerinde birbirlerine danışmak ve bölgesel meselelerde işbirliğini desteklemek konularında taraflar fikir birliğine vardılar.

31 Ekim 1995

Amerika, Ürdün, İsrail üçlü ekonomik komitesinde, İsrail ve Ürdün çevre, su, enerji, ulaşım ve turizm ile alakalı birkaç projenin taslağını çizdi. Projelerin arasında Akabe-Elyat serbest ticaret bölgesinin kurularak burasının Kızıl Denizi’nin kuzeyinde merkezi bir yer haline getirilmesi vardı.

4 Kasım 1995

Başbakan İzhak Rabin Yigal Amir adındaki bir yahudinin düzenlediği suikast sonucu öldü. Kral Hüseyin kardeşinin ölümünden çılgına dönmüştü. Onun gibi yöneticiler Rabin için göz yaşı dökerken kafirlerin elinde can veren müslümanlar maalesef böyle bir şeyi hak etmiyordu. Şöyle diyordu Hüseyin:

“Kardeşimin, dostumun ve arkadaşımın yokluğuna kederleniyorum. Onun bize, bizim de ona saygı duyduğumuz bir askerdir o. Rabin barış için bir asker gibi yaşadı ve barış için bir asker gibi öldü. Allah seni kutlu kılsın. Bizler ne utanıyoruz, ne korkuyoruz, ne de arkadaşımın ‘aynen dedem gibi’ uğruna feda olduğu mirası sonuçlandırmak için bu kadar çok kararlıyız. O cesaretin ve vizyonun adamı idi ve kendisine bir adamın sahip olabileceği en büyük meziyetler bağışlanmıştı. Cesurdu, ileri görüşlüydü ve kendini barışa adamıştı. Sizin huzurunuzda, halkımın önünde ve dünyanın önünde söz veriyorum ki; aynı mirasa bizlerinde sahip olabilmesi için azami gayreti göstereceğim.”

Şubat-Mart 1996

Hamas’ın düzenlediği intihar bombalamalarında Kudüs, Tel Aviv ve Aşkelon’da toplam 63 kişi öldü.

13 Mart 1996

Mısır’ın Şarm-el Şeyh şehrinde acilen ‘Arabulucular zirvesi’ yapıldı. Başkan Bill Clinton’ın başkanlığını yaptığı zirveye diğer batılı devlet ve Arap liderleri katıldı. Görüşme sonunda İsrail ile dayanışma ve terörizm ile savaşmadaki kararlılık bir duyuruyla herkese iletildi.

Nisan 1996

Başbakanlık makamını geçici olarak dolduran ve gelecek seçimlere adaylığını koyan Şimon Perez, Hizbullah’ın füze saldırılarına misilleme olarak Lübnan’ın güneyinde ‘Gazab Üzümleri Operasyonu’nu başlattı. İsrail’in BM’nin Cana’daki çatısı altındaki 94 mültecinin ölümüne neden oldu. ABD, İsrail ve Hizbullah için bir ateşkes düzenledi.

29 Mayıs 1996

Benjamin Netanyahu seçimlerde Şimon Perez’i az bir farkla geçerek sağ kanatlı bir koalisyon hükümeti oluşturmaya hak kazandı.

30 Eylül 1996

Başbakan Benjamin Netanyahu ve Filistin lideri Arafat Kudüs’teki bir tünel için düzenlenen protesto esnasında başlayan kavgadan zedelenen hassas ve kırılgan barışı onarmak için Washington’da biraraya geldi.

15 Ocak 1997

Bir ay süren müzakerelerin ardından İsrail’in Hebron’dan çekileceğine dair son bir antlaşma ortaya çıktı. Antlaşmaya göre İsrail’in Hebron’un çoğu yerinden derhal, halihazırda Filistin otoritesi altında olan Batı Şeria köylerinden ve bazı kırsal bölgelerden ise zamanla artan oranda 1998 ortalarına kadar geri çekilmesi gerekiyordu.

4 Mart 1997

Netanyahu Doğu Kudüs’te (Har Homa) yeni bir yahudi yerleşim yerinin inşaasını onayladı. Yaser Arafat ve Başkan Clinton, her ikiside inşaası önerilen yerleşim yerinin barış sürecine zararı olacağından eleştirdi.

12 Eylül 1997

ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright Ortadoğu barışına aracılık etmede başarısızlık gösterdiklerini itiraf etti.

24 Şubat 1998

Yaser Arafat, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun Amerika’nın arabuluculuğunda Camp David’te yapılmasını istediği zirve görüşmesini 'dikkati, lüzumlu olan barışla ilgili konulardan daha başka yere kanalize etmek' istemesinden ötürü reddetti. “En önemli şey İsrail kuvvetlerinin yeniden düzenlenmesi ve mevcut anlaşmanın mana ve içeriğinin infaz edilmesidir” dedi.

18 Mart 1998

Suriye ve Lübnan, İsrail’in yerel ve bölgesel gelişmelere ilaveten kendisine verilecek güvenlik garantisine karşılık Lübnan’ın güneyinden çekilme teklifini görüşmek üzere Suriye’nin başkenti Şam’da gayet önemli bir zirve toplantısı düzenledi. Suriye ve Lübnan teklifi redederek İsrail’in BM’nin 425 numaralı kararına uygun bir biçimde Güney Lübnan’dan şartsız biçimde geri çekilmesini istedi.

24 Mart 1998

Arafat’ın barış sürecindeki son gelişmeleri Kahire’de ki bir oturumda Dışişleri bakanlarına anlattığı bir sırada, ABD’nin Orta Doğu barış teklifini reddetmenin bir Amerikan-İsrail mücadelesine yol açacağını yalanlayan İsrail, Batı Şeria’dan çıkma konusunda Washington’a ayak direyerek tartışmaya başladı. Filistin ile İsrail arasındaki barış konuşmalarını canlandırmayı amaçlayan ‘yayınlanmamış’ bir Amerikan planı, Filistin Otoritesi’nin şiddeti durdurması durumunda İsrail’in ‘öncesine ilave olarak’ Batı Şeria’nın %13’lük bir kısmını geri vermesini öngörüyordu. Fakat Başbakan Benjamin Netanyahu’nun bir üst düzey yardımcısı olan David Bar-İllan, “İsrail’in güvenlik gereksinimleri sadece İsrail tarafından takdir edilmelidir” dedi. İsrail Kabinesi’nin açıkladığına göre %13’lük bir geri çekilme kabul edilemezdi. Haaretz gazetesinin haberine göre ise Netanyahu sadece %9’luk bir toprak teslimine hazırdı.

23 Ekim 1998

1995 ara antlaşması için gerekli basamakları ihtiva eden Wye River Memorandumu imzalandı. Filistin Milli Konseyi, Aralık ayında, Başkan Clinton’un da hazır bulunduğu bir buluşmada; yasalarında bulunan İsrail’in ortadan kaldırılması ile ilgili maddeleri iptal etti.

7 Şubat 1999

Kral Hüseyin öldü. Yerine büyük oğlu Abdullah geçerek Kral II. Abdullah oldu.

17 Mayıs 1999

Ehud Barak genel seçimlerde Benjamin Netanyahu’yu yendi. Netanyahu’nun koalisyon hükümeti Wye River anlaşmasının uygulanmasında çıkan iç muhalefet yüzünden yıkılmıştı.

‘Silah arkadaşları’ Arafat ve Barak.

4 Eylül 1999

Şarm El-Şeyh Memorandum’u, Eylül 1993 yılına kadar uzanagelen tüm antlaşmaların tam infazı için Filistin Otoritesi ile İsrail’in verdikleri taahhütleri tazeledi.

24 Mayıs 2000

İsrail, 22 yıllık işgaline son vererek kendisinin deklare ettiği Güney Lübnan’daki güvenlik bölgesinden uluslararası sınıra çekildi.

İsrail Lübnan’dan çekildi.

YIL 13  SAYI 152  C.EVVEL 1422  AĞUSTOS 2002

Yukarı