Ana Sayfa YIL 13   SAYI 152   C.EVVEL 1423   AĞUSTOS 2002 E-Mail

SORU - CEVAP

Hilafet Dergisi

1. SORU: “ABD Siyasetinin Göstergeleri...” kitapçığından sonra gelen kağıtlarda sözü edilenler, Filistin meselesindeki çekişmeler ile ilgili Amerika ve Avrupa’nın tutumlarında bir değişiklik meydana getirdi mi?

CEVAP: Gelen kağıtlar, “ABD Siyasetinin Göstergeleri...” kitapçığında geçen Filistin Meselesi üzerinde Amerika ve Avrupa’nın tutumlarını değiştirmedi. Avrupa; “nihai çözüm için temel sorunlar diye takdim edilen büyük meselelerin, bundan böyle de “nihai çözüm” için temel meseleler olması gerektiğine inanmaktadır...” ve “A.B; taraflarının Madrid’de, Oslo’da ve bundan sonra yapılan ittifaklarda dile getirilen temel esaslara bağlı kalmasının gerekliliğini tekit etmeye devam etmektedir.” ve “..Tarafları gerçekleşmiş olan hususlara göre ilerlemeyi devam ettirmeye çağırıyor...” Bush hükümeti ise, Clinton hükümetinin aksine belli zamana kadar hiç bir kapsamlı proje ortaya koymadı. Yönetime geldiği günden beri “ Başta ve her şeyden önce şiddeti durdurmak” konusu üzerinde dikilip durdu. 11 Eylül olayından sonra buna ‘Terör’ adı verdi. Ancak, bunun tek istinası, Amerika’nın en son belirttiği ve Güvenlik Konseyin’den de muvafakat aldığı “Amerika’nın, iki devlet hakkındaki görüşüdür; İsrail ve Filistin devletleri” tafsilata girmeyen kararıdır. Avrupa’nın bu meselenin bir an önce çözüme kavuşmasını istemesinin tersine Amerika uzun müddet için yavaşça hareket etmeye devam etti. Amerikanın son aylarda meseleyi parçalara ayırarak hareket ettiği gözlendi. Buna göre, başka hususlara bakmadan ortaya attığı iki devlet hakkındaki görüşüdür. Aynı şekilde BM’lerin 194. kararı gibi Güvenlik Konseyi’nin daha önce aldığı kararlarından sıyrılmak istiyor. Daha önce alınan kararların hükmünü ortadan kaldıracak yeni kararları çıkarttırmak için Güvenlik Konseyi’ni görevlendirmeye çalışıyor. Amerika’nın bu yönelişine doğru Avrupa’nın onaylamasına dair hiçbir işaret belirlenmemiştir. “Amerika siyasetinin göstergeleri...” adlı kitapçında geçenler değişmemiştir. “Mitchell” raporu üzerindeki birliktelikleri devam ediyor. Çünkü bu rapor her iki siyasi tarafın yararına uygun olarak yorumlanabilen bir takım esnek ifadelerle yazılmıştır. Görünen o ki Amerika’nın Orta Doğu meselesine Avrupa’nın iştiraki onaylaması; çözüm konusunda da bu iki tarafın anlaştıkları anlamına gelmiyor. Yalnızca istişare ve görüşmeler yapmak üzere anlaştıklarını ifade ediyor, başka şey değildir.

2. SORU: Şu anda Amerika siyasetinin önündeki başlıca engel kimdir?

CEVAP: Gerçek şu ki Amerika Filistin meselesinin çözümü için tam bir proje ortaya koymamıştır. Bütün ortaya koyduğu şey “İki devletin görüşüdür ” Bu zaten Amerika, Avrupa, Yahudiler ve Filistin yönetimi olmak üzere bütün tarafların üzerinde ittifak ettikleri bir husustur. Nitekim, farklı taraflarla ikili görüşmeler ve istişarelerde bulunuyor ki, gelecek birkaç ay içinde, ortaya koyacağı öneriler belirginleşip netlik kazansın. Bu tutum Amerika’nın yahudilerle beklenen zıtlaşmayı geciktirmiştir. Burada sorulacak soru şudur: Amerika bir çözüm ortaya koyup onu uygulamaya başladığında buna engel çıkacak başlıca taraf kim? Beklenen baş engel yahudilerdir. Nitekim Arafat’ın örgütü dahil olmak üzere Arap liderleri zaten B.M.lerin 1967’de aldığı 242 nolu karara muvafakat vermişlerdir. Ek olarak, bu liderler adlandırılmış barış projelerine katılmışlardır, buna paralel olarak bunların bir kısmı yahudilerle bir takım antlaşmaları imzalamışlardır. Bunlardan yana bir engelin çıkması ihtimali yoktur. Bu nedenle Amerika’nın bu mesele ile ilgili siyasetinin başta gelen engeli yahudiler olmaya devam etmektedir. Amerika 1973’te yahudilere sert bir darbe indirtti, böylece onları görüşme masasına oturmaya mecbur kıldı. Oysa daha önce bu masaya oturmayı ret ediyorlardı. Bugün de, örneğin yerleşim yerlerinin meselesi, Amerika ile yahudiler arasında esaslı bir ihtilaf teşkil etmektedir. Şunu da belirtmek gerekir ki İşçi Partisi Amerika’nın siyaseti önünde Likud Partisi’nden daha uyumludur.

3. SORU: Şaron Amerika tarafından isteniyor mu?

CEVAP: Amerika; Şaron’u yönetimden uzaklaştırmak için çalıştığına dair bir işaret yoktur. Seçimlerde daha önce hiç bir kimsenin almadığı oranda büyük bir kesimin oyunu almış olması hasebiyle siyasetini onun eliyle başarıya ulaştırmayı istemektedir. Nitekim daha öncede Şaron’dan daha az aşırı/radikal olmayan Begin’in eliyle siyasetinde bir takım başarılar gerçekleştirmiştir. Bu demek değildir ki Baba Bush ile Şamir arasında meydana gelen anlaşmazlıklar gibi zıtlıkların meydana gelmesi ihtimal dışıdır. Bununla birlikte aralarındaki ihtilafın Bush’un birinci başkanlık döneminde kemiği kıracak bir boyuta ulaşması muhtemel değildir. Özellikle Bush’un İçişleri ve seçimler dolayısıyla yahudilere sevgi gösterdiği gözükmektedir.

4. SORU: Arafat’ın rolü bitmiş midir yoksa hala Amerika tarafından istenmekte midir?

CEVAP: Arafat’ın rolü hala bitmiş değildir. O, hala güçlü bir şekilde Avrupa ve Arap yöneticileri tarafından desteklenmektedir. Clinton’un işareti ile Bush’un yönetime geçmesinden beri Arafat’ın gücü konusunda şüpheler baş göstermiştir. Bu tutum Mahmut Abbas’ın geçen yıl Amerika’ya yaptığı ziyaret ile ortaya çıkmıştır. Bu ziyaretin sebebiyle Arafat ve Abbas arasında ihtilaf belirgin şekilde ortaya çıkmıştır. Gerçek şu ki, her bakımdan fesadın başı olan Arafat, Yahudileri ve Amerika’yı memnun edecek şekilde, fesadın kemiği çürüttüğü şekilde “yönetimi ıslah etmek” meselesinde zor bir imtihan sürecinden geçmektedir. Eğer başarırsa yerinde kalmaya devam edecektir aksi taktirde, büyük ölçüde yetkileri kısıtlanacak ve rolü yalnız resmililik ve imzalarla sınırlandırılacaktır. Amerika’nın, kendisine Arafat’tan daha fazla bağlılık gösterecek yeni bir lider ortaya çıkarmak için çalıştığı bilinen bir şeydir. Arafat yönetimin başında olmaya devam etse bile Amerika bu yöndeki çabaları sürdürecektir.

5. SORU: Amerika “Mitchell” raporunu bir bütün olarak yürürlüğe koymak istiyor mu yoksa yalnızca güvenlik ile ilgili olan kısmını mı uygulamak istiyor?

CEVAP: Bush, 04.04.2002 de barışın önünde en büyük engel olarak gördüğü Filistin terörüne (!) çatmak için tahsis ettiği konuşmasıyla beraber aynı tarihte Amerika’nın Mitchell raporundan vazgeçtiğini gösterdi. Bu konuşmada Filistin meselesini 1974 Rabat konferansından beri aldığı şeklin dışında ters bir şekil almıştır. Çünkü bu meseleyi Araplaştırmaya çalıştı ayrıca aynı zamanda üç ana yönlü siyaset üzerinde yürüyeceğini gösterdi.

Birincisi: Siyasi görüşmeler.

İkincisi: Güvenlik işlerinin düzene sokulması.

Üçüncüsü: Filistinlilerin iktisadi durumunu düzeltmesi.

Artık Bush yönetiminin umdeleri açıklamalarında pek nadir olaraktan Mitchell raporundan söz ediyorlar. Ve ona bağlı kaldıkları anlaşılacak bir şekilde ifadeler sarf etmiyorlar. Madrid’de dörtlü yaptıkları müşterek açıklamada da aynı tutum sergilendi. Tennet’in kağıdı ise yahudilerin (Şehirlere ve Köylere) yapmış olduğu saldırılarla pratik bir şekilde ortadan kalkmış ve olayların gelişmesi onu arkaya atmıştır.

6. SORU: Hali hazırda nihai çözümün tasavvuru konusunda Amerika ile Avrupa arasında ihtilaf varmıdır?

CEVAP: Nihai çözüm hakkında Avrupa’nın tasavvuruyla mukayese edebilmek için Bush hükümeti kendi tasavvurunu açıklamamıştır. Buna göre bilgi edinmeden onun tasavvurunu göstermek mümkün değildir. Bununla birlikte açığa vurulan ise çözümün özüyle ilgili olmayıp daha çok üslubuyla ilgilidir. Tamamen yukarıda gecen cevaplarda gösterildiği gibidir.

7. SORU: Arafat ve zümresi Amerika’nın bölge ile ilgili siyasetine engel koyabilirler mi?

CEVAP: Bilindiği gibi Arafat ve zümresinin kendisinden kaynaklanan bir gücü yoktur. Onlar Avrupa’nın desteğiyle hareket ediyorlar. Şöyle ki: (bunların örgütü olan) Fetih Örgütünü güden İngiltere’dir, hala da bunu gütmektedir. Bunların engel koymalarının gücü Avrupa’dan geçer, Avrupa bir çözüm konusunda Amerika ile anlaşırsa veya Amerika Avrupalı bir anlaşmaya ses çıkartmazsa veyahut Avrupa bir Amerikan anlaşmasına susarsa bu zümrenin bir engel koymalarına yer kalmaz.

YIL 13  SAYI 152  C.EVVEL 1422  AĞUSTOS 2002

Yukarı