1.
SORU: “ABD Siyasetinin Göstergeleri...” kitapçığından sonra
gelen kağıtlarda sözü edilenler, Filistin meselesindeki çekişmeler
ile ilgili Amerika ve Avrupa’nın tutumlarında bir değişiklik
meydana getirdi mi?
CEVAP:
Gelen kağıtlar, “ABD Siyasetinin Göstergeleri...” kitapçığında
geçen Filistin Meselesi üzerinde Amerika ve Avrupa’nın tutumlarını
değiştirmedi. Avrupa; “nihai çözüm için temel sorunlar
diye takdim edilen büyük meselelerin, bundan böyle de “nihai
çözüm” için temel meseleler olması gerektiğine inanmaktadır...”
ve “A.B; taraflarının Madrid’de, Oslo’da ve bundan sonra
yapılan ittifaklarda dile getirilen temel esaslara bağlı
kalmasının gerekliliğini tekit etmeye devam etmektedir.” ve
“..Tarafları gerçekleşmiş olan hususlara göre ilerlemeyi
devam ettirmeye çağırıyor...” Bush hükümeti ise, Clinton
hükümetinin aksine belli zamana kadar hiç bir kapsamlı proje
ortaya koymadı. Yönetime geldiği günden beri “ Başta ve
her şeyden önce şiddeti durdurmak” konusu üzerinde
dikilip durdu. 11 Eylül olayından sonra buna ‘Terör’ adı
verdi. Ancak, bunun tek istinası, Amerika’nın en son belirttiği
ve Güvenlik Konseyin’den de muvafakat aldığı “Amerika’nın,
iki devlet hakkındaki görüşüdür; İsrail ve Filistin
devletleri” tafsilata girmeyen kararıdır. Avrupa’nın bu
meselenin bir an önce çözüme kavuşmasını istemesinin tersine
Amerika uzun müddet için yavaşça hareket etmeye devam etti.
Amerikanın son aylarda meseleyi parçalara ayırarak hareket
ettiği gözlendi. Buna göre, başka hususlara bakmadan ortaya
attığı iki devlet hakkındaki görüşüdür. Aynı şekilde BM’lerin
194. kararı gibi Güvenlik Konseyi’nin daha önce aldığı
kararlarından sıyrılmak istiyor. Daha önce alınan kararların hükmünü
ortadan kaldıracak yeni kararları çıkarttırmak için Güvenlik
Konseyi’ni görevlendirmeye çalışıyor. Amerika’nın bu yönelişine
doğru Avrupa’nın onaylamasına dair hiçbir işaret
belirlenmemiştir. “Amerika siyasetinin göstergeleri...” adlı
kitapçında geçenler değişmemiştir. “Mitchell” raporu
üzerindeki birliktelikleri devam ediyor. Çünkü bu rapor her iki
siyasi tarafın yararına uygun olarak yorumlanabilen bir takım
esnek ifadelerle yazılmıştır. Görünen o ki Amerika’nın Orta
Doğu meselesine Avrupa’nın iştiraki onaylaması; çözüm
konusunda da bu iki tarafın anlaştıkları anlamına gelmiyor.
Yalnızca istişare ve görüşmeler yapmak üzere anlaştıklarını
ifade ediyor, başka şey değildir.
2.
SORU: Şu anda Amerika siyasetinin önündeki başlıca engel
kimdir?
CEVAP:
Gerçek şu ki Amerika Filistin meselesinin çözümü için tam bir
proje ortaya koymamıştır. Bütün ortaya koyduğu şey “İki
devletin görüşüdür ” Bu zaten Amerika, Avrupa, Yahudiler ve
Filistin yönetimi olmak üzere bütün tarafların üzerinde
ittifak ettikleri bir husustur. Nitekim, farklı taraflarla ikili görüşmeler
ve istişarelerde bulunuyor ki, gelecek birkaç ay içinde, ortaya
koyacağı öneriler belirginleşip netlik kazansın. Bu tutum
Amerika’nın yahudilerle beklenen zıtlaşmayı geciktirmiştir.
Burada sorulacak soru şudur: Amerika bir çözüm ortaya koyup onu
uygulamaya başladığında buna engel çıkacak başlıca taraf
kim? Beklenen baş engel yahudilerdir. Nitekim Arafat’ın
örgütü dahil olmak üzere Arap liderleri zaten B.M.lerin 1967’de
aldığı 242 nolu karara muvafakat vermişlerdir. Ek olarak, bu
liderler adlandırılmış barış projelerine katılmışlardır,
buna paralel olarak bunların bir kısmı yahudilerle bir takım
antlaşmaları imzalamışlardır. Bunlardan yana bir engelin çıkması
ihtimali yoktur. Bu nedenle Amerika’nın bu mesele ile ilgili
siyasetinin başta gelen engeli yahudiler olmaya devam etmektedir.
Amerika 1973’te yahudilere sert bir darbe indirtti, böylece onları
görüşme masasına oturmaya mecbur kıldı. Oysa daha önce bu
masaya oturmayı ret ediyorlardı. Bugün de, örneğin yerleşim
yerlerinin meselesi, Amerika ile yahudiler arasında esaslı bir
ihtilaf teşkil etmektedir. Şunu da belirtmek gerekir ki İşçi
Partisi Amerika’nın siyaseti önünde Likud Partisi’nden daha
uyumludur.
3.
SORU: Şaron Amerika tarafından isteniyor mu?
CEVAP:
Amerika; Şaron’u yönetimden uzaklaştırmak için çalıştığına
dair bir işaret yoktur. Seçimlerde daha önce hiç bir kimsenin
almadığı oranda büyük bir kesimin oyunu almış olması
hasebiyle siyasetini onun eliyle başarıya ulaştırmayı
istemektedir. Nitekim daha öncede Şaron’dan daha az
aşırı/radikal olmayan Begin’in eliyle siyasetinde bir takım
başarılar gerçekleştirmiştir. Bu demek değildir ki Baba Bush
ile Şamir arasında meydana gelen anlaşmazlıklar gibi
zıtlıkların meydana gelmesi ihtimal dışıdır. Bununla birlikte
aralarındaki ihtilafın Bush’un birinci başkanlık döneminde
kemiği kıracak bir boyuta ulaşması muhtemel değildir.
Özellikle Bush’un İçişleri ve seçimler dolayısıyla
yahudilere sevgi gösterdiği gözükmektedir.
4.
SORU: Arafat’ın rolü bitmiş midir yoksa hala Amerika tarafından
istenmekte midir?
CEVAP:
Arafat’ın rolü hala bitmiş değildir. O, hala güçlü bir
şekilde Avrupa ve Arap yöneticileri tarafından desteklenmektedir.
Clinton’un işareti ile Bush’un yönetime geçmesinden beri
Arafat’ın gücü konusunda şüpheler baş göstermiştir. Bu
tutum Mahmut Abbas’ın geçen yıl Amerika’ya yaptığı ziyaret
ile ortaya çıkmıştır. Bu ziyaretin sebebiyle Arafat ve Abbas
arasında ihtilaf belirgin şekilde ortaya çıkmıştır. Gerçek
şu ki, her bakımdan fesadın başı olan Arafat, Yahudileri ve
Amerika’yı memnun edecek şekilde, fesadın kemiği çürüttüğü
şekilde “yönetimi ıslah etmek” meselesinde zor bir imtihan
sürecinden geçmektedir. Eğer başarırsa yerinde kalmaya devam
edecektir aksi taktirde, büyük ölçüde yetkileri kısıtlanacak
ve rolü yalnız resmililik ve imzalarla sınırlandırılacaktır.
Amerika’nın, kendisine Arafat’tan daha fazla bağlılık gösterecek
yeni bir lider ortaya çıkarmak için çalıştığı bilinen bir
şeydir. Arafat yönetimin başında olmaya devam etse bile Amerika
bu yöndeki çabaları sürdürecektir.
5.
SORU: Amerika “Mitchell” raporunu bir bütün olarak yürürlüğe
koymak istiyor mu yoksa yalnızca güvenlik ile ilgili olan kısmını
mı uygulamak istiyor?
CEVAP:
Bush, 04.04.2002 de barışın önünde en büyük engel olarak
gördüğü Filistin terörüne (!) çatmak için tahsis ettiği
konuşmasıyla beraber aynı tarihte Amerika’nın Mitchell
raporundan vazgeçtiğini gösterdi. Bu konuşmada Filistin
meselesini 1974 Rabat konferansından beri aldığı şeklin
dışında ters bir şekil almıştır. Çünkü bu meseleyi Araplaştırmaya
çalıştı ayrıca aynı zamanda üç ana yönlü siyaset üzerinde
yürüyeceğini gösterdi.
Birincisi:
Siyasi görüşmeler.
İkincisi:
Güvenlik işlerinin düzene sokulması.
Üçüncüsü:
Filistinlilerin iktisadi durumunu düzeltmesi.
Artık
Bush yönetiminin umdeleri açıklamalarında pek nadir olaraktan Mitchell
raporundan söz ediyorlar. Ve ona bağlı kaldıkları anlaşılacak
bir şekilde ifadeler sarf etmiyorlar. Madrid’de dörtlü yaptıkları
müşterek açıklamada da aynı tutum sergilendi. Tennet’in
kağıdı ise yahudilerin (Şehirlere ve Köylere) yapmış olduğu
saldırılarla pratik bir şekilde ortadan kalkmış ve olayların
gelişmesi onu arkaya atmıştır.
6.
SORU: Hali hazırda nihai çözümün tasavvuru konusunda Amerika
ile Avrupa arasında ihtilaf varmıdır?
CEVAP:
Nihai çözüm hakkında Avrupa’nın tasavvuruyla mukayese
edebilmek için Bush hükümeti kendi tasavvurunu açıklamamıştır.
Buna göre bilgi edinmeden onun tasavvurunu göstermek mümkün değildir.
Bununla birlikte açığa vurulan ise çözümün özüyle ilgili
olmayıp daha çok üslubuyla ilgilidir. Tamamen yukarıda gecen
cevaplarda gösterildiği gibidir.
7.
SORU: Arafat ve zümresi Amerika’nın bölge ile ilgili siyasetine
engel koyabilirler mi?
CEVAP:
Bilindiği gibi Arafat ve zümresinin kendisinden kaynaklanan
bir gücü yoktur. Onlar Avrupa’nın desteğiyle hareket
ediyorlar. Şöyle ki: (bunların örgütü olan) Fetih Örgütünü
güden İngiltere’dir, hala da bunu gütmektedir. Bunların engel
koymalarının gücü Avrupa’dan geçer, Avrupa bir çözüm
konusunda Amerika ile anlaşırsa veya Amerika Avrupalı bir
anlaşmaya ses çıkartmazsa veyahut Avrupa bir Amerikan
anlaşmasına susarsa bu zümrenin bir engel koymalarına yer
kalmaz.
|