Soru Sormakla İlgili
Ayetin Tefsiri
|
“Yoksa siz de (ey Müslümanlar), daha
önce Musa'ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak mı
istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru
yoldan sapmış olur.” (Bakara 108)
|
Allah’u Teala bazı sorular sormaktan
nehyediyor. İsrail Oğullarının, Musa (as)'a sordukları
sorular gibi.
Bu
tür sorular beş çeşittir:
1-Fuzuli ve değersiz sorular: Misal
olarak, daha önce 137. sayımızda anlattığımız gibi ineği
kesme meselesidir. Musa (as) İsrail oğullarına, Allah (cc) ineğin
kesilmesini emrediyor deyince; onlar bu inek nedir? küçük
mü, büyük mü? rengi nedir? çifte koşuldu mu ? vb. sorular.
2-Akıl dışı
sorular. Allah’ı bize
açıkça gösterir misin? diye Musa (as)’a sordular.
3-Doğru olmayan batılla ilgili sorular:
Bize bir put yapar mısın, diye Musa (as)’a sordular. Bize, niye
Talut’u bir kral olarak Allah tayin etti? vb. sorular.
4-İstek ve arzularla ilgili sorular.
Bize gökten yemek indirtir misin? Bu yemekten sonra (Men ve
Selva) yerine yetiştirecekleri; bakla, sarımsak, mercimek v.s.
türden yemek ve yiyeceklerin temin edilmesini sordular. Yine,
köylerinin birbirlerinden uzak olmasını istediler.
5-Mükellefiyetlerle ilgili sorular! Savaşın
kendilerine farz olmasına dair sorular yönelttiler. Savaş
onlara farz kılınınca 'niye farz kılındı' diye sordular.
Doğru ve yerinde olan sorular:
Eğer bir meselenin hükmü veya onun hakkında
hüküm anlaşılmamışsa, bir gerçeğin öğrenilmesi
isteniyorsa veyahut bir olay hakkında fikir bilinmek
isteniyorsa; bu ve buna benzer sorular sorulur.
Bir kişinin başında yara vardı, yıkanmak
istiyordu, fakat zehirlenmekten çekiniyordu. Sahabelere bu
durumla ilgili soru sordu ama sahabelerden bir cevap alamadı.
Adam yıkandı ve zehirlenip öldü. Resulullah (sav) bu
durumdan haberdar olunca şöyle dedi:
“Niye (bana) sormadı? Hasta olanın
şifası soru sormaktır. O yara üzerine bez kordu ve
üzerine mest ederdi (O yeri yıkamaya gerek yoktu)” dedi
İşte bu çeşit sorular sorulur. İnsan
dinini öğrenmek, fıkıhı öğrenmek, fikirlerin netliğe kavuşmasını
sağlamak, hayatla ve ilimle ilgili bilgi edinmekle ilgili
hususlarda soru sorması gerekir.
Fakat, ilk beş çeşitle ilgili soru sormak
doğru değildir. Bazı soruları da sormak haram veya küfre
götürür. Allah’ı görmeyi istemek veya Allah’ın emrine
itiraz ederek sormak veya Allah’ın emrini yaptım, benim
başıma şu musibet geldi diye sorarak isyan etmek maazallah
küfre götürür.
Mükellefiyetlerle ilgili
soru sormakta doğru değildir.
Bir adam Resulullah (sav)’a
"her sene mi hac
yapacağız?" diye sordu. Resulullah (sav) yüzünü ondan
çevirdi. Adam tekrar sordu. Resulullah (sav) yüzünü yine
adamdan çevirdi. Bu adam bir daha sordu. Resulullah kızarak şöyle
dedi:
“Evet deseydim hiç biriniz yapmayacaktınız.
Sizi hangi şey üzerinde bıraktıysam orada durun. Sizden
öncekileri helaka düşüren durum onların çok soru sormaları
ve peygamberleri üzerinde ihtilafa düşmeleridir. Eğer size
bir emir verirsem onu gücünüz yettiği kadar yerine getirin”
(Buhari, Müslim)
Başka rivayette şöyle dedi:
"Müslümanlar
içinde, müslümanlara karşı en büyük cürüm işleyen
kimse odur ki, haram kılınmamış olan bir şey hakkında soru
sorar da bu suali sebebiyle o şey haram kılınıverir."
(Buhari, Müslim)
Bu nedenle Allah’u Teala bir ayette;
|
“Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza
gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur’an indirilirken
onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre)
Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın).
Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.” (Mâide
101)
|
Bunun manası; Kur-anda
birşeyin hükmü belli
olmadan ondan sorup, ondan sonra hüküm nazil olursa siz zorda
kalırsınız.
Fakat, sormadan Kur-anda onun hükmü indirilirse size açıklanır.
Bunun manası sıkılmazsınız veya o hüküm sizi sıkıntıya
sokmaz. Çünkü, Allah; insanların kendi kendilerine temin
ettikleri rahmetten onlara daha fazla rahmet sağlar. İnsanlar
savaş için heyecanlı olurlar ancak uzun süren savaşlarda böyle
değildir. Her sene hac yapmak istiyorlar, hacca giden kimse oradayken
her sene hac yapacağım der, fakat zaman geçince arzusu değişir.
Abdullah bin Amr bin El-As her gün oruç
tutmak istedi. Resulullah ayda üç gün yeter deyince,
Abdullah daha fazla tutabilirim dedi. Resulullah her hafta
Pazartesi ve Perşembe tut dedi. Abdullah daha fazla tutabilir
miyim deyince Resulullah (sav) Davud (as)’ın orucunu
tut dedi. Bir gün tutarsın bir gün bozarsın. Abdullah böyle
tutmaya başladı. Zaman geçip yaşlanmaya başlayınca,
pişmanlığını dile getirdi ve; “keşke Resulullahın sözünü
dinleseydim. Her ayda üç gün veya haftada iki gün tutmakla
ilgili nasihatını kabul etseydim” dedi. Allah insanın
maslahatını ve gücünü insanın kendisinden şüphesiz daha iyi bilir.
Boş, değersiz ve fuzuli sorular sormak
ciddi insanlara yakışmaz.
İsrail Oğulları,
"Kehf ehlinin sayısı kaç?" diye sordular. Israrla soruyorlar ve cevap
vermeye çalışıyorlardı
ki, Resulullah (sav) onlara cevap versin. Allah’u Teala Resulüne
onlara cevap verme dedi. Çünkü, önemli olan onların
sayısı değil, onların kıssasından alınacak ders ve ibretti.
Resulullah (sav) şunlardan nehyettiğini
Buhari ve Müslim rivayet ettiler; “(filan) dedi ve şöyle
veya böyle denildi, parayı boşuna harcamaktan ve çok soru
sormaktan”
Parayı/malı
tamamen boşuna harcamak, falan şöyle
dedi veya böyle dedi gibi sözler ve boş sorulan sorular nehyedildi.
Bu üç husus mekruhtur. Ama, haramda para harcamak israf olur,
bu ise haramdır. Dedi-demedi gıybet olursa haram olur.
Gıybet; kişinin sevmediği şeyi arkasından diğerlerine
söylemektir.
Bu ayette Musa’ya sorulduğu gibi sormak
istiyorsunuz ve devamında kim imanı küfre değiştirirse,
doğru yoldan sapmış olur. Bunun manası inadına, akıl
dışı veya yalanlayarak soru sormaktan nehy vardır: Allah’ı
bize açıkça gösterirmisin? Melekleri önümüze indirirmisin
? Allah bunu veya şunu yapabilir mi? diye sormak doğru yoldan
sapmaktır.
Değersiz soru sormak, arzularla ilgili soru
sormak haram değilse de doğru değildir.
Müslümanlar yetimler hakkında sordular.
|
“Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan
davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana
yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek
(yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla
birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir.
Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi,
sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah
güçlüdür, hakîmdir.” (Bakara 220)
|
Çünkü bu bir sorun, çözüm ister. İçki
ve kumar hakkında soru sordular. Çünkü bundan büyük zarar
geldiğini gördüler, bunlar çözüm isteyen meselelerdir.
Bir haram ayında savaş oldu,
yaptıklarının doğru olup olmadığını sordular. Çünkü
haram aylarda savaşmak haram idi.
Kelale’nin mirasının kimin olacağı ile
ilgili soru soruldu. Bununla ilgili şu ayet indi:
|
“Senden fetva isterler. De ki: "Allah,
babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü
şöyle açıklıyor: Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de
onun bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı
bunundur. Kız kardeş ölüp çocuğu olmazsa erkek kardeş de
ona vâris olur. Kız kardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerinin)
bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer erkekli
kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı, iki
kadın payı kadardır. Şaşırmamanız için Allah size açıklama
yapıyor. Allah her şeyi bilmektedir.” (Nisa 176)
|
Bu soru yerindedir. Çünkü, vakıa mevcut
ve çözüm ister. Allah’u Teala böyle soruların sorulmasını
kabul etti. Çünkü Kur-anda onları zikretti ve soruların
cevabını verdi. Bu tür sorular, doğru ve yerinde olan
sorular konumundadır. Bunlar sorulur. İnsan, fikirleri, hükümleri
ve olayları kavrayamazsa sormalıdır. Hatta, bir şey şüpheli
olup haram veya helal diye bilinmezse veya bir iş yapmak
isteniyorsa bu işin helal olup olmadığı bilinmiyorsa sormak
farzdır. Zira Şer-i kaide şöyle diyor; “Amellerde asıl
olan şer-i hükümlere bağlanmaktır” öyleyse şer-i hükmü
bilmek gerekir.
Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
“Helal belli, haramda belli, ama şüpheli
şeyler var, onlardan sakının”. Eğer şüpheli
şeyler varsa yapılmaz, ta ki onun hakkındaki şer-i hüküm
bilininceye kadar.
Ciddi iş yapmak isteyen ve doğru bir hedefe
sahip olan kimse bu tür sorular sorar. Çalışmak istemeyen
ve ciddi olmayan kimse, ya inadına, ya yalanlayarak ya da
değersiz soru sorar. Derin ve ciddi sorular herkese fayda sağlar.
Fikirleri vuzuha kavuşturur. Resulullah (sav) de soruyordu.
İbrahim suresi 24’üncü ayette;
|
“Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi:
Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan
güzel bir ağaca (benzetti).” (İbrahim 24)
|
Güzel söz dalları gökte, kökleri yerin derinliğinde
ve her zaman pek tatlı meyve veren ağaca benzetilince
Resulullah (sav) “bu ağaç hangi ağaca benzer” diye
sordu. Hurma ağacına benzer dediler. Halife Ömer minberde
durup bir ayetin tefsirini sordu. Eşyaların ve olayların gerçeği
ve ince taraflarını bilip, onlar hakkında hükmü öğrenmek
için sormak doğru bir harekettir. Ama bir iş için olmalıdır.
Sırf, bilgi edinmek için soru sormak doğru ve caiz değildir.
Çünkü, fikirler kafayı doldurmak maksadıyla değil, amel için
öğrenilir. İsrailoğulları aldıkları cevaplarla amel
etmediler. Allah onları kötüledi. Onlar sanki çok meraklı
insanlardı. Bu nedenle Hz. Muhammed (sav)’e aynı şekilde
hareket ettiler. Bazı konuları soracağız, cevap verirsen
sana inanacağız dediler. Resulullah (sav)’den doğru cevapları
öğrenmelerine rağmen İslam’a girmediler. Ruh, Zilkerneyn ve
Kehf ehli hakkında sordular. Gerçeği öğrendiler fakat yine
de İslam’a girmediler.
|