Ana Sayfa YIL 13   SAYI 152   C.EVVEL 1423   AĞUSTOS 2002 E-Mail

TEFSİR: BAKARA SURESİ

AYET: 108

Esad MANSUR

 Soru Sormakla İlgili Ayetin Tefsiri

“Yoksa siz de (ey Müslümanlar), daha önce Musa'ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur.” (Bakara 108)

Allah’u Teala bazı sorular sormaktan nehyediyor. İsrail Oğullarının, Musa (as)'a sordukları sorular gibi.

Bu tür sorular beş çeşittir:

1-Fuzuli ve değersiz sorular: Misal olarak, daha önce 137. sayımızda anlattığımız gibi ineği kesme meselesidir. Musa (as) İsrail oğullarına, Allah (cc) ineğin kesilmesini emrediyor deyince; onlar bu inek nedir? küçük mü, büyük mü? rengi nedir? çifte koşuldu mu ? vb. sorular.

2-Akıl dışı sorular. Allah’ı bize açıkça gösterir misin? diye Musa (as)’a sordular.

3-Doğru olmayan batılla ilgili sorular: Bize bir put yapar mısın, diye Musa (as)’a sordular. Bize, niye Talut’u bir kral olarak Allah tayin etti? vb. sorular.

4-İstek ve arzularla ilgili sorular. Bize gökten yemek indirtir misin? Bu yemekten sonra (Men ve Selva) yerine yetiştirecekleri; bakla, sarımsak, mercimek v.s. türden yemek ve yiyeceklerin temin edilmesini sordular. Yine, köylerinin birbirlerinden uzak olmasını istediler.

5-Mükellefiyetlerle ilgili sorular! Savaşın kendilerine farz olmasına dair sorular yönelttiler. Savaş onlara farz kılınınca 'niye farz kılındı' diye sordular.

Doğru ve yerinde olan sorular:

Eğer bir meselenin hükmü veya onun hakkında hüküm anlaşılmamışsa, bir gerçeğin öğrenilmesi isteniyorsa veyahut bir olay hakkında fikir bilinmek isteniyorsa; bu ve buna benzer sorular sorulur.

Bir kişinin başında yara vardı, yıkanmak istiyordu, fakat zehirlenmekten çekiniyordu. Sahabelere bu durumla ilgili soru sordu ama sahabelerden bir cevap alamadı. Adam yıkandı ve zehirlenip öldü. Resulullah (sav) bu durumdan haberdar olunca şöyle dedi:

“Niye (bana) sormadı? Hasta olanın şifası soru sormaktır. O yara üzerine bez kordu ve üzerine mest ederdi (O yeri yıkamaya gerek yoktu)” dedi

İşte bu çeşit sorular sorulur. İnsan dinini öğrenmek, fıkıhı öğrenmek, fikirlerin netliğe kavuşmasını sağlamak, hayatla ve ilimle ilgili bilgi edinmekle ilgili hususlarda soru sorması gerekir.

Fakat, ilk beş çeşitle ilgili soru sormak doğru değildir. Bazı soruları da sormak haram veya küfre götürür. Allah’ı görmeyi istemek veya Allah’ın emrine itiraz ederek sormak veya Allah’ın emrini yaptım, benim başıma şu musibet geldi diye sorarak isyan etmek maazallah küfre götürür.

Mükellefiyetlerle ilgili soru sormakta doğru değildir.

Bir adam Resulullah (sav)’a "her sene mi hac yapacağız?" diye sordu. Resulullah (sav) yüzünü ondan çevirdi. Adam tekrar sordu. Resulullah (sav) yüzünü yine adamdan çevirdi. Bu adam bir daha sordu. Resulullah kızarak şöyle dedi:

“Evet deseydim hiç biriniz yapmayacaktınız. Sizi hangi şey üzerinde bıraktıysam orada durun. Sizden öncekileri helaka düşüren durum onların çok soru sormaları ve peygamberleri üzerinde ihtilafa düşmeleridir. Eğer size bir emir verirsem onu gücünüz yettiği kadar yerine getirin” (Buhari, Müslim)

Başka rivayette şöyle dedi:

"Müslümanlar içinde, müslümanlara karşı en büyük cürüm işleyen kimse odur ki, haram kılınmamış olan bir şey hakkında soru sorar da bu suali sebebiyle o şey haram kılınıverir." (Buhari, Müslim)

Bu nedenle Allah’u Teala bir ayette;

“Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur’an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.” (Mâide 101)

Bunun manası; Kur-anda birşeyin hükmü belli olmadan ondan sorup, ondan sonra hüküm nazil olursa siz zorda kalırsınız. Fakat, sormadan Kur-anda onun hükmü indirilirse size açıklanır. Bunun manası sıkılmazsınız veya o hüküm sizi sıkıntıya sokmaz. Çünkü, Allah; insanların kendi kendilerine temin ettikleri rahmetten onlara daha fazla rahmet sağlar. İnsanlar savaş için heyecanlı olurlar ancak uzun süren savaşlarda böyle değildir. Her sene hac yapmak istiyorlar, hacca giden kimse oradayken her sene hac yapacağım der, fakat zaman geçince arzusu değişir.

Abdullah bin Amr bin El-As her gün oruç tutmak istedi. Resulullah ayda üç gün yeter deyince, Abdullah daha fazla tutabilirim dedi. Resulullah her hafta Pazartesi ve Perşembe tut dedi. Abdullah daha fazla tutabilir miyim deyince Resulullah (sav) Davud (as)’ın orucunu tut dedi. Bir gün tutarsın bir gün bozarsın. Abdullah böyle tutmaya başladı. Zaman geçip yaşlanmaya başlayınca, pişmanlığını dile getirdi ve; “keşke Resulullahın sözünü dinleseydim. Her ayda üç gün veya haftada iki gün tutmakla ilgili nasihatını kabul etseydim” dedi. Allah insanın maslahatını ve gücünü insanın kendisinden şüphesiz daha iyi bilir.

Boş, değersiz ve fuzuli sorular sormak ciddi insanlara yakışmaz.

İsrail Oğulları, "Kehf ehlinin sayısı kaç?" diye sordular. Israrla soruyorlar ve cevap vermeye çalışıyorlardı ki, Resulullah (sav) onlara cevap versin. Allah’u Teala Resulüne onlara cevap verme dedi. Çünkü, önemli olan onların sayısı değil, onların kıssasından alınacak ders ve ibretti.

Resulullah (sav) şunlardan nehyettiğini Buhari ve Müslim rivayet ettiler; “(filan) dedi ve şöyle veya böyle denildi, parayı boşuna harcamaktan ve çok soru sormaktan”

Parayı/malı tamamen boşuna harcamak, falan şöyle dedi veya böyle dedi gibi sözler ve boş sorulan sorular nehyedildi. Bu üç husus mekruhtur. Ama, haramda para harcamak israf olur, bu ise haramdır. Dedi-demedi gıybet olursa haram olur. Gıybet; kişinin sevmediği şeyi arkasından diğerlerine söylemektir.

Bu ayette Musa’ya sorulduğu gibi sormak istiyorsunuz ve devamında kim imanı küfre değiştirirse, doğru yoldan sapmış olur. Bunun manası inadına, akıl dışı veya yalanlayarak soru sormaktan nehy vardır: Allah’ı bize açıkça gösterirmisin? Melekleri önümüze indirirmisin ? Allah bunu veya şunu yapabilir mi? diye sormak doğru yoldan sapmaktır.

Değersiz soru sormak, arzularla ilgili soru sormak haram değilse de doğru değildir.

Müslümanlar yetimler hakkında sordular.

“Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir.” (Bakara 220)

Çünkü bu bir sorun, çözüm ister. İçki ve kumar hakkında soru sordular. Çünkü bundan büyük zarar geldiğini gördüler, bunlar çözüm isteyen meselelerdir.

Bir haram ayında savaş oldu, yaptıklarının doğru olup olmadığını sordular. Çünkü haram aylarda savaşmak haram idi.

Kelale’nin mirasının kimin olacağı ile ilgili soru soruldu. Bununla ilgili şu ayet indi:

“Senden fetva isterler. De ki: "Allah, babası ve çocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor: Eğer çocuğu olmayan bir kimse ölür de onun bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı bunundur. Kız kardeş ölüp çocuğu olmazsa erkek kardeş de ona vâris olur. Kız kardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerinin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer erkekli kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı, iki kadın payı kadardır. Şaşırmamanız için Allah size açıklama yapıyor. Allah her şeyi bilmektedir.” (Nisa 176)

Bu soru yerindedir. Çünkü, vakıa mevcut ve çözüm ister. Allah’u Teala böyle soruların sorulmasını kabul etti. Çünkü Kur-anda onları zikretti ve soruların cevabını verdi. Bu tür sorular, doğru ve yerinde olan sorular konumundadır. Bunlar sorulur. İnsan, fikirleri, hükümleri ve olayları kavrayamazsa sormalıdır. Hatta, bir şey şüpheli olup haram veya helal diye bilinmezse veya bir iş yapmak isteniyorsa bu işin helal olup olmadığı bilinmiyorsa sormak farzdır. Zira Şer-i kaide şöyle diyor; “Amellerde asıl olan şer-i hükümlere bağlanmaktır” öyleyse şer-i hükmü bilmek gerekir.

Resulullah (sav) şöyle buyurdu:

“Helal belli, haramda belli, ama şüpheli şeyler var, onlardan sakının”. Eğer şüpheli şeyler varsa yapılmaz, ta ki onun hakkındaki şer-i hüküm bilininceye kadar.

Ciddi iş yapmak isteyen ve doğru bir hedefe sahip olan kimse bu tür sorular sorar. Çalışmak istemeyen ve ciddi olmayan kimse, ya inadına, ya yalanlayarak ya da değersiz soru sorar. Derin ve ciddi sorular herkese fayda sağlar. Fikirleri vuzuha kavuşturur. Resulullah (sav) de soruyordu.

İbrahim suresi 24’üncü ayette;

“Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti).” (İbrahim 24)

Güzel söz dalları gökte, kökleri yerin derinliğinde ve her zaman pek tatlı meyve veren ağaca benzetilince Resulullah (sav) “bu ağaç hangi ağaca benzer” diye sordu. Hurma ağacına benzer dediler. Halife Ömer minberde durup bir ayetin tefsirini sordu. Eşyaların ve olayların gerçeği ve ince taraflarını bilip, onlar hakkında hükmü öğrenmek için sormak doğru bir harekettir. Ama bir iş için olmalıdır. Sırf, bilgi edinmek için soru sormak doğru ve caiz değildir. Çünkü, fikirler kafayı doldurmak maksadıyla değil, amel için öğrenilir. İsrailoğulları aldıkları cevaplarla amel etmediler. Allah onları kötüledi. Onlar sanki çok meraklı insanlardı. Bu nedenle Hz. Muhammed (sav)’e aynı şekilde hareket ettiler. Bazı konuları soracağız, cevap verirsen sana inanacağız dediler. Resulullah (sav)’den doğru cevapları öğrenmelerine rağmen İslam’a girmediler. Ruh, Zilkerneyn ve Kehf ehli hakkında sordular. Gerçeği öğrendiler fakat yine de İslam’a girmediler.

YIL 13  SAYI 152  C.EVVEL 1422  AĞUSTOS 2002

Yukarı