Ana Sayfa YIL 14  SAYI 159-160  MUHARREM/SAFER 1424  MART/NİSAN 2003 E-Mail

DÖRDÜNCÜ HAÇLI SALDIRISI KAFİRLİĞİN DORUK NOKTASINDA BAŞLADI

Hilafet Dergisi

Bush Müslümanlara yönelik Haçlı saldırısını, açık bir şekilde, 16.09.2001’deki şu sözleriyle ilan etmişti: “... Amerikan halkı bu Haçlı Savaşı’nı anlamaya başladı...” Sonra bu sözlerini başka bir münasebetle 16.02.2002’deki şu sözleriyle vurguladı: “...Bizim bu haçlı savaşımızda, yanımızda duran Kanada’dan daha güzel bir dostumuz yoktur...” Bu bir gerçektir, bunda kesinlikle şüphe yoktur.

İslam’ın ve Müslümanların azgın düşmanı kâfir Amerika ve onun sinsi müttefiki kâfir İngiltere, Türkiye yöneticilerinin ve Arap yöneticilerin destek ve teşvikiyle, Irak’a ve onun mazlum Müslüman halkına karşı vahşi bir savaşa başladı. Bu savaş, her ne kadar Irak’ın silahsızlandırılması, kitle imha silahlarından arındırılması ve bölgede bir tehdit olmaktan çıkarılması ve Irak’ın kurtarılması bahaneleri altında yürütülse de savaşın asıl nedeni; sömürgeci kâfir devletler tarafından Müslümanların kanlarının akıtılması ve servetlerinin yağmalanmasıdır. Onun için bu savaş, İslam’a ve Müslümanlara yönelik bir savaş olarak, apaçık bir Haçlı Savaşı’dır. Çünkü Irak’ı ve mazlum halkını hedef alan bu saldırı; kâfirler tarafından Müslümanların kanlarının dökülmesine, petrol ve doğalgaz gibi servetlerinin çalınmasına, sömürgeci varlıkların Müslüman toprakları üzerine kalıcılaşmasına, İslam Ümmeti’nin yegane kurtuluşu ve Allah (azze ve celle)’nin kesin emri olan Raşidi Hilafet Devleti’nin kuruluşunun geciktirilmesine sebep olacaktır. Katar, Kuveyt, Bahreyn ve Suudi Arabistan gibi Arap ülkelerinin yöneticileri ile birlikte AKP hükümetinin yönettiği Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri de bu Haçlı Savaşı’nda Amerikan kâfirlerine tam destek vermektedir.

Bu vahşiyane Haçlı Savaşı’nda Türkiye, kafirlerin Irak'a saldırmalarında hava sahası, lojistik destek ve limanlar konularında kesin destek vermektedir. Başta Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül olmak üzere, AKP’li yetkililerin açıklamalarından ve en son çıkan tezkere ile bu desteğin kesinlik kazandığı açığa çıkmıştır. Iraklı Müslüman kardeşlerini ucuz bir bedele satan Türkiye’nin bu hain yöneticileri, kiralık katil misyonunu çoktan yüklenmişlerdir. Bunların yüzsüzlükleri ve ihanetleri bu kadarla da kalmadı. Yaptıkları çoğu açıklamalarda, Amerika’nın kendilerinin dost ve müttefiki olduğunu, Amerika ile Türkiye arasında stratejik bir işbirliği bulunduğunu, Amerika’nın siyasi ve askeri menfaatlerini gerçekleştirmek için ellerinden geleni yapacaklarını utanmadan ilan ettiler. Böylelikle halkın düşüncesi neredeyse; “Irak’a karşı savaş olmasın. Ama çıkarlarımız gereği buna da mecburuz” haline geldi. Şunu sormak istiyoruz: Müslümanlar olarak bizim ölçümüz, 3-5 kuruşluk çıkarlarımız mıdır, yoksa Allah (azze ve celle)’nin bize emrettikleri (helaller ve haramlar) ve kardeşlerimizin pak kanları mıdır?

Gerçek şu ki, o birinci saldırısını Afganistan’daki Müslümanlara karşı ilan etti. Orayı işgal ettikten sonra, katliam üzerine katliam, mescidlerde ve evlerde yıkım üstüne yıkım yaptı. Sorumsuzca ve umursamadan bozgunculuk ve kargaşa çıkardı. Yine Filistin’de canlı canlı evlerini başlarına yıkmak ve Müslümanları doğramak üzere, dilediğini yapması için onları yahudi kasap Şaron’un ellerine terk ettiği zaman, Filistin’deki Müslümanlara yönelik savaşını ilan etmiş oldu. Yine Hindu liderlerin memnuniyeti için Pakistan’daki Keşmir'li İslami cemaatleri yok etmek üzere, ajanı olan Pakistan yöneticisi Pervez Müşerref’i üzerlerine saldı. Yine o Bush bugün, Irak’taki Müslümanlara ve diğer Müslüman beldelere Dördüncü Haçlı Saldırısı’nı ilan etmektedir. Tüm bu saldırılar, Müslümanların başlarına musallat olmuş ajan yöneticilerin desteğiyle, Müslümanların toprakları, hava sahaları ve suları üzerinde ateşlendi. Böylece Allah’a, Rasulü’ne ve mü’minlere ihanet ettiler. Onların sağladıkları kolaylıklar ve verdikleri üsler ve hava sahaları olmasaydı, Amerika ve müttefiklerinin hedeflerine ve tamahlarına ulaşmaları asla mümkün olmazdı.

Ümmetin durumunu daha da kötüleştiren şey; kâfirlerin Ümmet üzerindeki artan hırsları ve Ümmete pusu daireleri kuran kâfir düşmanla meşgul olmak yerine, zirvelerinin hakim konusu birbirleriyle uğraşmak olan Arap Dışişleri bakanları toplantısı, Şarm el-Şeyh zirvesi ve Dünya İslam Konferansı Örgütü zirvesi gibi toplantılarda komik tiyatrolar şeklinde tezahür eden yöneticilerin yapmış olduklarıdır. Onların bu gerçeği, tüm insanlık tarafından bilinir olmuştur. Uydu televizyonları, onların birbirlerine karşı olan bu hakaretlerini tüm dünyaya duyurdular. Dolayısıyla ümmetlerin en kerimi olan bu ümmeti gözetmekten aciz oldukları, yeryüzündeki tüm insanlar için artık belli olmuştur. Esasen bırakın İslam Ümmeti’ni gözetmeyi, onlar koyun sürülerini bile gözetmekten acizdirler!

Bush’un başlattığı savaş; hegemonya, hakimiyet, zorla nüfuz yerleştirme ve yeni Amerikan ölçülerine göre bölgeyi yeniden şekillendirme amaçlarını taşıyan sömürgeci bir savaştır. Bu ise 18. ve 19. yüzyıllarda hakim olan ve 20. yüzyılın ortalarına kadar süren eski askeri şekillere geri dönüştür. Bu savaş bizlere, Batılı kâfirlerin 10. ve 11. yüzyıllarda, iki asır boyunca Müslümanlara karşı ilan ettikleri Haçlı saldırılarını hatırlatmaktadır. Ayrıca Napolyon liderliğinde Mısır ve Şam beldelerine yapılan saldırıları ve Birinci Dünya Savaşı esnasında Alanbi ve Goro saldırılarını hatırlatmaktadır. Amerika’nın hedefi, dünyanın en büyük rezervlerine sahip olan Körfez’deki petrol kaynakları üzerindeki hakimiyetini kuvvetlendirmektir. Müslümanların sahip olduğu bu nimet, ajan yöneticilerin davranışları sebebiyle, kendilerine felaket olarak geri döndü. Amerika bundan daha çok, üzerinde daha kolay hakimiyet kurmak, orada daha fazla kalmak ve sömürgesi olmaktan çıkmasını engellemek için Irak’ı federal varlıklara parçalamak istemektedir. Aynı zamanda onun hedeflerinden biri de, yalnızca ona özel bir Amerikan üssü olmasını sağlamak ve (tüm bölgeyi yeniden şekillendirme hedefi gibi) uzun vadeli maslahatlarına uygun olarak Irak’ı yeniden kurmak ve şekillendirmektir.

Hilafet’in yeniden kurulması ve İslami Hayat’ın yeniden başlatılması çalışmaları esnasında, devletlerin durumuna baktıkları zaman Müslümanların dikkat etmesi önemlidir ki, devletlerin durumu bu hususta iki kısma ayrılmıştır: Birincisi; Amerika’nın tek başına dev bir güç ve bununla beraber İngiltere’nin de büyük bir devlet olması ve ikincisi ise, Fransa ve Rusya’nın da büyük devletlerden olmasıdır. Amerika’nın durumu; BM Güvenlik Konseyi ister kabul etsin, isterse reddetsin ve silah denetimlerinin sonucu ne olursa olsun, tek başına kalsa bile savaş ilan etmesidir. Fakat İngiltere, şeytani siyasi zekâsını ve iğrençliğini asla birbirinden ayırmadı. Ayaklarından birini, Amerika’nın bölgede tek başına kontrolü ele geçirmesine engel olmak için Avrupa’ya ve Irak’a yerleştirdi. Amerika’nın başarılı olması ve Avrupa’nın da onu bunu yapmaktan engelleyememesi halinde, gittiği yerlerden bir pay sahibi olabilmek için diğer ayağını da Amerika’ya bağladı. Ancak Fransa ve Rusya, savaşı durdurmak için Amerika’nın karşısında durmaktadır. Bu, ne Irak’taki Müslümanları umursadıkları için ne de düşman Amerika’nın şerrinden Müslümanları korumak içindir. Tam aksine devletlerarası konumlarını tekrar kazanmak ve devletlerarası siyasette baskı kurmak içindir ve bu onlara gelmiş çok büyük bir fırsattır. Hatta Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, devletlerarası durumda Amerika’nın tek devlet olmasını engelleyebilecek çok önemli bir fırsattır. Onlar devletlerarası ilişkilerde ve çok kutuplu devletlerarası durumda kökleşmeye çalışmakta ve 10 Aralık 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, Amerikan siyaset plancıları ve uygulayıcılarının konuşmalarında açık bir şekilde görülmeye başlanan “Amerika’nın tek olma eğilimine” karşı koymaktadırlar. Çin’e gelince, onu zikretmeye hiç gerek yoktur. Zira Çin, Güvenlik Konseyi’nin daimi bir üyesi olsa bile, büyük devletlerden biri değildir.

Devletlerin durumu işte böyledir ve bu, devletlerin hakimiyet ve nüfuz elde etme mücadelesidir. Yine bu, İslam beldelerine ve Irak’a karşı Bush’un ilan etmiş olduğu mücrim ve düşmanca bir savaştır. Öyleyse Müslümanlar, daha da kötüleşmeden veya büyümeden ve genişlemeden önce, bu Amerikan düşmanını yok etmeyecekler mi?

Ey Türkiye’nin Gaflet İçindeki Yöneticileri!

Kâfir Amerika’nın başlattığı bu Haçlı Savaşı’nın başarısı için sizi zorladığı şeyleri kendisine vermeniz şer'an haramdır. Amerika’nın emirlerine boyun eğmeniz, çeşidi her ne olursa olsun ona yardım etmeniz, güvenlik ile ilgili istihbarat sağlamanız, onların topraklarımızda yerleşmelerine, hava alanlarımızı, limanlarımızı veya üslerimizi kullanmalarına veya topraklarımız üzerinden Müslüman kardeşlerimize saldırmak için geçmelerine izin vermeniz Allah (azze ve celle)’nin nefret ettiği bir iş ve Allah (azze ve celle)’ye, Rasulü (sav)’e ve mü’minlere karşı apaçık bir hıyanettir. Bununla beraber büyük bir cürüm ve Müslümanları sırtlarından hançerlemektir. Siyasi, askeri, ekonomik veya herhangi bir diğer alanda sömürgeci kâfirlerle dostluk ve işbirliği yapmanız veya stratejik ortaklık kurmanız da haramdır. Çünkü başında Amerika ve İngiltere’nin bulunduğu sömürgeci kâfir devletler, İslam'ın ve Müslümanların aleni düşmanıdırlar. Bunu Filistin’de, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Doğu Türkistan’da, Keşmir’de ve daha birçok Müslüman beldede çok acı bir şekilde hissettik ve hissetmeye devam ediyoruz. Şimdi de listeye Irak eklendi. Yarın sıranın bizde olmadığını kim bilebilir ki?

Ey Müslümanlar!

Devletlerarası mücadele sahasının, açgözlü kâfir devletler arasında paylaşılmasına izin vermeleri Müslüman ülkeler için utanç verici değil midir? Amerikan ve İngiliz ordularının toplanarak birer birer İslam memleketlerine saldırmaları ve Müslümanların kanlarının oluk oluk aktığını gördükleri halde Müslüman orduların kışlalarında uyumaları utanç verici değil midir? Bu ordular nasıl olur da İslam topraklarını savunacaklarına, koltukları ve iktidarları savunmaya nasıl razı olabilirler? Onlar savaş meydan ve sahalarında düşmanlarla çarpışmak ve onların heveslerini yok etmek için askerleri mi toplayacaklar? Yoksa yöneticileri ve onların protokollerini ve törenlerini mi koruyacaklar? Dönüp dolaştıkları yerlerde sömürgeci kâfirlerle beraber dönüp dolaşan, onlar karşısında eğilen, rüku eden ve secde eden sefih yöneticilerin Müslümanların boyunlarına binmiş olmaları utanç verici değil midir? Tüm bunlara rağmen Ümmet, onların varlıklarını ve koltuklarını sarsacak bir duruşla onların karşısında durmayacak mı?

Ey Türk Silahlı Kuvvetlerine Mensup Askerler ve Komutanlar!

Sizler Rasulullah (sav)’ın ümmetinin güvenliğini ve bekâsını sağlayan askerlersiniz. Sizler Fatih’in torunları değil misiniz? O Fatih ki, onun ismini duyduklarında kâfirlerin dizlerinin bağı kopuyordu. Başınızdaki birtakım İslam düşmanı Kemalistlerin emirlerine itaat etmeyin! Sizler İslam Ümmeti’nin ordularısınız, İslam’ın ve Müslümanların emin bekçisi olmalısınız. Kuvvetlerinizi diğer İslam ordularının kuvvetleri ile birleştirmelisiniz. Mermileriniz ve bombalarınız Müslüman kardeşlerinizi değil, gerçek düşmanınız olan kâfirleri hedef alsın. Eğer bu takdire şayan harekette bulunursanız, Allah ve Rasulü’nün yardımcıları, İslam Ümmeti’nin Ensarı olursunuz. Hani Allah Rasulü (sav) Huneyn günü Ensar’a şöyle hitap etmişti: "Muhammed’in canını elinde tutan Zat’a yemin olsun ki; bütün dünyanın adamları bir tarafa gitse ve Ensar da öbür tarafa gitse; vallahi Ensar’ın tarafına giderim. Ben Muhacir olmak değil, Ensar’dan biri olmak isterdim. Ey Allahım! Ensar’a, onların çocuklarına ve çocuklarının çocuklarına rahmetini ve rızanı gönder." [Buhari, Muslim, Tirmizi]

İşte tercih sizin! Rasulullah (sav)’in bu muhteşem övgüsüne layık olarak Haçlı Savaşçılarına karşı kahramanca Cihad etmek mi? Yoksa kâfirlerin yanında yer alan aşağılanmış kiralık katiller olmak mı? Dilediğinizi seçin. Zira Allah (azze ve celle) seçiminizin hesabını sizden hakkıyla sormaya muktedirdir. Farkında olunuz ki, şu anda hizmetçisi olduğunuz Kemalizm ve Laikliğin günleri sayılıdır. Allah (azze ve celle)’nin müminlere vâdettiği zaferi ise, İnşaAllah pek yakındır.

Ey Müslümanlar, sizin atalarınız birçok fetihler yaparak tüm dünyaya adaleti götürdüler ve o atalarınız birinci Haçlı saldırılarını ve onlardan sonra gelen Tatar istilalarını yok ettiler. Peki bugün neden sizin davranışlarınız da onların davranışları gibi olmuyor? Ve neden yeni Haçlıları yok etmek için onların izlerini takip etmiyorsunuz? Ki böylece her iki dünya da sizin olsun. Öyleyse haydi ordularınızı, Irak’taki Müslümanlara yardım etmek için harekete geçirin! Şüphesiz ki onlar sizin yardımınızı bekliyorlar. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:

“Eğer onlar sizden din hususunda yardım isterlerse, (o Müslümanlara) yardım etmek üzerinize borçtur.” (Enfal: 72)

Ey Müslümanlar, sanki kaza ve kadermiş gibi, Amerika ile karşı karşıya gelmenin ve onun düşmanlığını püskürtmenin imkansız olduğunu söyleyen ajan yöneticilerin sözlerine kanmayın! Nitekim Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

Ağızlarından çıkan bu söz ne büyük oldu! Onlar yalandan başka bir şey söylemiyorlar.” (Kehf: 5)

Onlar cesaretleri kıran korkak hainler ve düşmanların borazanlarıdırlar. Onlar çok iyi bilmektedirler ki, Amerika’nın Müslüman ülkeleri işgalindeki sebep; kendilerinin sağladığı kolaylıklar, vermiş oldukları üsler ve hava sahaları ile roketlerini ve bombalarını üzerinden ateşledikleri savaş gemilerinin ve destroyerlerinin kapılarında bekledikleri su yollarıdır. Bunlar olmaksızın o tek bir hedefine bile ulaşamayacak ve istikrarlı olmak için hiçbir nüfuzu da kalmayacaktır. O yöneticiler hastalığın esası ve belanın kaynağıdırlar. Öyleyse onların koltuklarını ve iktidarlarını yerin dibine geçirin! Sömürgeci kâfirlerle dostluk kuran ve İslam’ın sütunu ve zirvesi olan Cihadı durduran ajan yöneticileri ortadan kaldırın! Raşidi Hilafet Devleti’ni kurun ve Allah’ın indirdikleriyle sizi yönetecek ve düşmanlarınıza karşı sizinle birlikte Cihad edecek olan Halife’ye biat edin.

Ey Rasulullah’ın Kerim Ümmeti!

Eğer sizin yöneticileriniz dinlerini bırakmış korkak uşaklar ise ve eğer bütün saygınlıklarını kaybetmiş olup zorba kâfir Amerika’nın önünde bir köle gibi davranıyorlarsa ve onlardan hiçbir umut beklenmiyorsa, söyleyiniz Allah aşkına, bu yöneticilerin kâfir Amerika ile ittifak kurup sizi Müslüman kardeşlerinizle savaşmaya sürüklemelerine izin mi vereceksiniz?! Yöneticilerinizin hava alanlarınızı, limanlarınızı ve topraklarınızı, Müslümanları katletsin diye kâfir Amerika’ya vermesine göz mü yumacaksınız?! Evlatlarınızın kâfir Amerika ile beraber Müslüman kardeşlerinizi öldürmesi için gönderilmesine razı mı olacaksınız?! Allah’a yemin olsun ki bu yöneticilerin yaptıkları görülmedik büyük bir cürümdür! Eğer onların Amerika’ya boyun bükmelerine suskun kalarak izin verirseniz, Vallahi bu sizin için utanç verici bir durum ve çok büyük bir günah olur! Şu anda acil olarak yapmanız gereken şey; yöneticilerinizin ülkelerinizin kapılarını Amerika’ya açmalarına engel olup, Amerikalıları ülkenizden kovmanız ve bütün Müslüman ülkelerden kovulması için çalışmanızdır. Müslümanların üzerine küfür kanunlarını uygulamak ve ümmetin kuvvet ve servetlerini kâfirlerin hizmetine sunmak, büyük sorumluluğu olan akıl almaz bir cürümdür. Dolayısıyla yapmanız gereken şey; İslam’ı, hayatınızın tek ölçüsü haline getirmeniz, kâfirlerden ve onların küflenmiş sistemlerinden kurtulmanız, bunun için çalışan hayırlı evlatlarınıza destek vermeniz ve ülkemizdeki yetki ve kuvvet sahiplerine Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmaları için baskı yapmanızdır.

Müslümanları dünyada izzetli kılan ve üstün bir yaşantıya kavuşturan Hilafet Devleti’nin izleri ne de çabuk silindi zihinlerden!... Halbuki o devlet, tek bir Müslümanın akıtılan kanı için koca orduları seferber etmedi mi? O devlet, bir mektupla koskoca devletleri dize getirmedi mi? O devlet, zulmün karşısında bir kale gibi durmadı mı? O devlet, cihana Allah’ın nizamıyla hükmederek insanlığın önünde lider olmadı mı? O devletin şanlı tarihi, zulüm ve sömürü değil de, rahmet ve adaletle dolu değil mi idi? Kâfirlerin başınıza diktiği karton devletçikleri, kokuşmuş sistemlerini ve uşaklarını tarihin çöplüğüne atmanın zamanı hâlâ gelmedi mi? Yoksa işlenen bunca zulüm ve rezillikleri kendinize reva mı görüyorsunuz?

“Ey İman Edenler! Allah ve Rasulü sizi, size hayat verecek şeylere davet ettikleri zaman icabet edin!” (Enfal: 24)

YIL 14  SAYI 159-160  MUHARREM/SAFER 1424  MART/NİSAN 2003

Yukarı