4 martta yapılan oylamada Türkiye
parlamentosu, Amerikan ordularının Türkiye topraklarında
yerleşmesine izin vermedi. (Resmen bir izin çıkmasa da Amerikan
ordusu doğuda, kiraladığı bir çok bölgede üsler kurmaya
başladı.)
Bu savaş hazırlıkları Iraklı Müslümanlara
karşı bir haçlı seferlerinin uzantısı olup sömürge ve işgali
içermektedir.
62 bin (bu sayının daha yüksek olma ihtimali
var) Amerikan askerinin Irak’a saldırmak için Türkiye’de
konuşlanmasına izin verecek tezkere, gerekli çoğunluğu sağlanamadığından
reddedildi. Karar, Washington’da şaşkınlıkla karşılandı
ve siyasiler arasında olumsuz bir hava estirdi. Ankara’da da
tezkere taraftarları, tezkerenin onaylanmasını dört gözle
bekliyorlardı. Çıkan sonuç onların nezdinde bir krize dönüştü.
Oylama öncesi, ABD -Türkiye makamları arasında karşılıklı
görüşmelerde bir çok şeyler taahhüt edilmiş, görüşmeler
yapılmış, ticari antlaşmalar sağlanmış, bazı konularda
siyasi konsensüs oluşmuş, bilgi aktarımları gerçekleştirilmiş
ve dolaylı olarak da Washington’un baskısı ile Ankara
üzerinde etkinlik sağlanmıştı. Meclisin ve siyasilerin
üzerinde Amerikan ordularına gerekli oluşumların
sağlanacağı beklentisi içerisinde yapılan baskılar olumlu
bir sonuca götürmedi. Meclis ve siyasiler, Müslüman halkın
ezici çoğunluğunun Irak saldırısına karşı takındığı tutum
karşısında geri adım atarak oylamanın şeklini değiştirmiş
oldular. Bu belki sıradan bir gelişme olarak kabul edilebilir.
Bu gelişmeler doğrultusunda siyasi durumu
dikkatle ele aldığımız da bu oylamanın hiçte sürpriz olmadığını
görürüz:
a- Oylama,
Tayyip Erdoğan’ın Siirt’te
ertelenen seçimden sivrilerek çıkmasıyla doğrudan bağlantılı
idi. Burada hiçbir engelle karşılaşmaması ve iktidarda
sağlam bir yere oturması, başbakanlık yolunun açılması tasarlanmıştı.
Bu oylamada, ABD ağırlıklı alınacak karar bu seçimlere gölge
düşürüp, Tayyip’in seçilmesine engel olabilirdi. Yani
Tayyip’in
doğrudan ABD yanlısı olduğu ve İslam’a tamamen ters düştüğü
kanaati halkta hakim olabilir ve halk hükümet karşıtı bir yöneliş
içerisine girebilirdi. Bu da Amerikanın desteğiyle iktidara
taşınmış olan, İslamcı görünümü verilmiş AKP’nin
yıpranmasına, hatta yıkılmasına yol açabilirdi. Bu şekilde
davranılarak bunlar önlenmiş oldu.
b- Türkiye siyasetinde oluşacak bir kriz,
ABD’nin bölge üzerindeki hareketliliğini geciktirir,
siyasetini etkiler ve değişikliklere gerek duyulmasına yol açarak
ABD ordusunun bölgeye taşınması ve yerleşmesinin ileri
tarihlere sarkmasına ve saldırının gecikmesine yol açabilirdi.
Tezkere sonrası gelişmelere bakıldığında;
halk üzerinde bir memnuniyet eseri bıraktığını görüyoruz. Bu
doğrultuda seçmenin desteğini alan AKP Siirt’teki üç
milletvekilini de alarak konumunu biraz daha pekiştirdiği görülmektedir.
ABD’de birinci tezkere (halen içeriği gizli
tutulan) doğrultusunda (ikinci tezkere oylamasından hiç
etkilenmemişçesine) bölgede hızlı bir yığınak
yapmaktadır. Bu olaylar karşısında tezkereyi reddeden meclis,
askerler, siyasiler ve halk sessizlik içerisinde ABD’nin
faaliyetlerini izlemekte, hatta taşıma ve korumada yardımcı
olmaktadırlar. Yani ikinci tezkere bir oyundan ibaretti.
Türk askerinin Kuzey Irak’ta konuşlandırılması:
a- Kuzey Irak’ta, bir Kürt devletinin
kurulmasını engelleme açısından, Türkiye’nin 52 bin
askerini bölgede bulundurması için ABD -Türkiye arasında bir
konsensüs (anlaşma) sağlandığı üzerinde durulmaktadır.
b- Ayrıca, Kerkük ve Musul üzerinde Türk
devleti hak iddia ediyor ve petrol gelirlerine ortak olmak
istediğini dile getiriyor. Bu hususta yazılı bir güvencenin
olmadığı Amerika’dan sadece sözlü bir güvencenin alındığından
bahsedilmektedir.
c- Türkiye’nin şüphelerini gidermek
için; Irak’a karşı ABD tarafından silahlandırılan Kürt
milislerin savaş sonrası, Türkiye’nin de gözetiminde silahsızlandırılmasında
anlaşmaya varıldığı söyleniyor.
Bu hususlarda, ABD güvencesi ve anlaşmaları
yalandan ibarettir. ABD bu bölgede istediği konuma ulaşana
kadar bazı vaatlerde bulunmaktadır. Fakat ABD’nin geçmişine
bakıldığında bu tür konularda hiçte samimi olmadığı
ortadadır. Birinci Körfez savaşında Türkiye’ye ABD tarafından
vaat edilen hususların hiçbirisinin yerine getirilmediğini
herkes bilmektedir. Türkiye’nin bu şekilde (ABD ile birlikte)
bölgeye girmesi haram olan bir husustur. Bu hem Amerika’ya
yardımı, işinin kolaylaşmasını doğurur hem de kavmiyetçi,
bölgesel ayrımcılıklara sebep olur.
Türkiye’nin Irak’a girmesi ancak; ümmeti
birleştirmek, İslam hukukunu tatbik etmek ve Irak halkını
Hilafet Devletinin sancağı altında toplamak amaçlı
olabilir. Aksi; küfre hizmetten başka bir sonuç doğurmaz.
ABD’nin Türkiye’yi bölgeye çekmesinin asıl
amacı; ABD ve Türkiye’nin ön plana çıkarttığı Barzani ve
Talabani kuvvetinin korunmasıdır. Çünkü; bölgenin genel
yapısı göz önünde bulundurulduğunda bunların ufak aşiretlerden
oluştuğu gözükmektedir. Hatta bir çok aşiretinde onayını
almış değillerdir. Bu bir anlamda Barzani ve Talabani güçleri
için tehdit unsurudur ve bu tehlikeye karşı korunması gerekir.
ABD ve Türkiye’yi yakından ilgilendiren başka
bir tehdit unsuru; hala ABD tarafından da denetim altına
alınmamış olan bölgedeki İslami gurupların bulunmasıdır. Bölgede
(Irak-İran sınırı boyunca çeşitli İslami guruplar bulunmaktadır.
Bu durum ise hem Türkiye hem de Amerika’yı
kaygılandırmaktadır. Amerika’nın bölgeye yalnız girmesi düşmanlığı
biraz daha körükleyebilir. Bundan dolayı ABD Türk
ordusunun bölgeye girmesine yeşil ışık yakmıştır. Bu
şekilde Amerikanın işi biraz daha kolaylaşmış olacaktır.
Bu paralelde, İngilizlerin, Türk ordusunun
bölgeye girmesine ılımlı bakışları da bulunmaktadır.
İngilizler, Türk ordusu yolu ile ABD’yi Kuzey Irakta denetleme
gücüne sahip olacağı kanaatindedir. Oysa; Türk ordusu ve
yöneticiler (eğer kısa dönem içerisinde bir değişiklik
olmazsa) ABD yanında yer alma kararı vermiştir.
Türk
ordusunun, ABD’nin istediği ortam
oluştuktan sonra kendi sınırı içerisine çekilmekten başka
alternatifi yoktur. Bu noktada bazı gelişmeler su yüzüne çıkmıştır.
Amerikanın Türkiye’yi bölgeye çağırmasından rahatsız
olan bazı guruplar ön plana çıkmaya başladı. Kürt liderler
Beyaz Saraya çağrıda bulunarak Amerika’dan bu kararını geri
almasını istediler. Türk ordusunun bölgeye gelmesine
hiçbir geçerli sebep bulunmadığını KDP ileri sürmektedir.
Her iki Kürt lider (Talabani ve Barzani) Amerika’nın
bölgedeki işlerini kolaylaştırmaktadır. Saddam’a ve Mücahidin’e
karşı tavır alarak Amerika’nın hizmetinde olduklarını pekiştirmeye
çalışıyorlar. Ayrıca tağuta bağlılıklarını Müslümanlara
karşı saldırganlıkları ile göstermek istemektedirler.
Müslümanları öldürerek ve tutuklayarak bunu ispatlamışlardır.
Bunlar, Amerika tarafından kullanılan birer kuklalardır. Türkiye’de
bu oyunun içerisindedir. Ne tür anlaşma sağlarlarsa
sağlasın bir Kürt devleti oluşmasını engellemede etkili
olamayacaktır. Çünkü zemini milliyetçi yapısıyla kendisi
oluşturmuştur.
Müslüman Türk ve Kürt halkı gelişen olaylar
karşısında susmakla gelişmelere ortak olmaktadır.
Kandırıldıklarının fevkinde olmaları gerekir. Sonra
kendileri kafirlerce kandırılan ilk kavim değildir. Afganistan
ve dünyanın çeşitli bölgelerinde kandırılan halkların durumuna
bir baksınlar ve onların haline düşmekten kaçınmasınlar!
Amerika işi bitene kadar kendilerini kullanacak ve daha sonra
hiçbir değere layık görmeyerek dışlayacaktır. Liderlerine
bağlılıktan vazgeçmeleri, onları hainlikle suçlamaları ve
onları ABD gibi düşman ilan etmeleri üzerlerine bir borçtur.
Ebu Hureyre (ra)’dan Resulullah (sav)’in şöyle buyurduğu
rivayet edilmiştir:
“Mü’min bir delikten iki kez sokulmaz”
Amerikan planlarına baktığımızda planlarından
bir tanesi de; Türk bölgesinden Irak’a bir cephenin açılması,
kuzey cephesi ile Irak’a ağır darbe vurularak savaşın kısa
bir dönemde, az bir zayiatla sonuçlanmasını sağlamaktır.
Bundan dolayı ikinci bir oylama olsun veya olmasın Kuzeyden
cephe açma konusunda ısrarlıdır.
Herhangi bir engel (ikinci bir tezkerenin
reddi) durumunda Amerikan askerlerinin kuzeyden havadan
indirilmesi söz konusudur. Bu girişim riskli olduğundan son seçenek
olarak düşünülmektedir.
Seçimlerin sonuçlanmasından sonra ABD ikinci
tezkere konusunda ısrarını tekrarlayacaktır. Bu doğrultuda,
ret oyu veren milletvekilleri birebir kıskaca alınarak bazı
hediyeler (!) önlerine konacaktır. Aynı anda hükümetin
ekonomik sorunlarını çözmede ek yardımlar gündeme getirilerek
retçi milletvekilleri yumuşatılmaya çalışılacaktır. Birinci
tezkerenin reddedilmesinden sonra görülmemiş bir şekilde
vergi ve zamların gelmesiyle toplumun baskı altına alınması,
bu yolla da milletvekilleri üzerinde etkinlik sağlanması düşünülmektedir.
Bir yerde halk ve milletvekilleri “çaresizlik” düşüncesi
altında bırakılarak düşünmeden, her şeyin kabul edilmesi cihetine
meylettirilmek istenmektedir. Ki, yapılan açıklamalarda bu
doğrultudadır. Hükümet yetkilileri; “her konumun bir riski
vardır. Reddedenler doğacak riske katlanmak zorundadır.”
gibi ifadelerle halkın üzerinde ekonomik baskılarını
artıracaklarının sinyallerini verdiler.
Aynı zamanda Amerika Türkiye’de güç sahibi
olan generallerle de yakın temas halindedir. Onları yanına
çekmek için sınır güvencesi vereceğini, Kürt devletinin
kurulmamasında kendilerine yardımcı olacağını, askeri
kredilerin bir kısmını sileceğini, Irakta eşit komuta altında
işbirliği yapabileceklerini, Kerkük ve Musul petrollerinden taşeron
şirketler yolu ile generallerin ceplerine dolarların
akacağını vaat etmektedir. Bunların hiçbiri gerçekçi değildir,
olsa dahi bu şekilde hareket ümmete ihanettir.
Generallerin bu oyunlara kanmaları mümkündür.
Çünkü onlar meseleye hiçbir zaman ideolojik açılımla
yaklaşmış değillerdir. Sekülarist (akılcı), menfaat
çizgisinde hareket eden güç sahipleri, yüzeysel bakışlarla
hareket ettikleri için bu oyunlara çabukça kanabilirler.
Küfrün nasyonalizmi (milliyetçiliği), menfaatçiliği,
sekülarizmi kullanarak İslam ümmeti üzerinde yürüttüğü
politikalar artık net bir şekilde kamuoyuna yansımaktadır. Müslümanlar
bu çizgiyi takip eden politikacılara kanmamaları gerekir. Bu
politikalar ancak Müslümanların ayaklarının altında (solucan
gibi ezilenlerden) olması gerekenlerdir.
Türkiye’de halk yeterli derecede aydın düşünceye
sahip olmasa da yöneticilerinin açıkça Amerikan kuklaları
olduğunu anlamıştır. Bu anlayış yalnız bırakılmaması
gerekir. Müslümanlar, kendi hayat tarzları olan İslami hayata
yönelmeli, kendi devletleri olan Hilafeti kurmak için harekete
geçmelidir. Irak, Kürt, Arap v.b. halkları karşısına (düşman
cephesinde olma) yerine onlarla ideolojisinin gereği birleşmeye,
tek ümmet olmaya yönelmelidir.
Dünyanın dört bir yanında esen savaş
karşıtı gösteriler ve Türkiye’de barış yanlısı
kesilenlerin icraatları Müslümanlar için bir sevinç kaynağı
olmaması gerekir. Bütün bu gösterilerin arkasında yatan ana
etken batı güdümlü odaklara hizmettir. Genelde İngiltere’nin
yönlendirdiği bu protestolar, İngiliz çıkarlarına hizmet amaçlıdır.
En tehlikeli yönü ise; Türkiye halkı ve bütün Müslümanlar
üzerinde meselenin İslami olmaktan uzaklaştırılması
amacına yöneliktir. Nitekim olay bu noktaya da taşınmıştır.
Birinci Körfez savaşında yapılan protestolarda yeterli
olmasa da İslami bir bakış hakimdi. Ne yazıkki o kadarını dahi günümüzde
göremiyoruz.
Müslümanların tümünü yakından ilgilendiren
ve İslami bir mesele olan Irak meselesinde Müslümanların bu
olayı İslami açıdan çözmek zorundadırlar. Bundan dolayı Türkiye
ve diğer İslam beldelerinde İslami eğilimi ortaya çıkaracak
kitle hareketleri canlanmalı, ümmete öncülük edecek
hareketlerin dalga dalga yayılması sağlanmalıdır. İslam’ı
koruma, ümmeti birleştirme, tek vücut olma, küffarı ve
onların kahrolası yöneticilerini alaşağı etmek için canların
ve malların feda edilmesi zamanıdır. Böylesi bir yöneliş kafirlerin
ve kahrolası yöneticilerin oyununu bozacak, nice tahtlar
devrilecek, İslam ümmetini birleştirici, Kapitalizmi yerden
yere vurucu kavga başlamış olacaktır. Ardından tüm dünyaya
İslam daveti Hilafet yolu ile taşınacak ve adalet yerini bulacaktır.
İşte, o gün Müslümanlar Allah’ın rızasına nail olmuş,
şerefli bir konumda, huzur içerisinde olacaktır. O günler (Allah’ın
izniyle) yakındır. Ne mutlu şu an bu yolu açmak için
mücadele edenlere…
“Onlarla savaşın ki, Allah sizin ellerinizle
onları cezalandırsın; onları rezil etsin; sizi onlara galip kılsın
ve mümin toplumun kalplerini ferahlatsın.” (Tevbe:
14)
|