Evet, 3 Mart 1924’de Hilafet’in kaldırılışı Müslümanlar ve insanlık
için ne acı bir durum! Ne büyük bir kayıp!
Müslümanların en kara günü! Ümmetin dizlerinin çöktüğü gün! Dev
vücudun ayaklar altına alındığı gün! Çağdaş cahiliyye tağutî
zulümlere mahkûm olduğu gün! Asasının kırılıp kalkanının düştüğü
gün!...
M. Kemal Atatürk İngilizlerin yardımı ile ümmetin elindeki en güçlü
otorite olan Hilafeti ortadan kaldırmış, bu yolla ümmeti güçsüz hale
getirmiştir. Koskoca bir coğrafyayı kafir sömürgecilere parsellemiş,
her şeyi ile onların hizmetine sunmuştur. Daha sonra bu bölgelerde
küfür nizamları hakim olmuş, yönetime de yerli kukla uşaklar
getirilmiştir.
Böylece İslam’ı terk ederek kapitalist sistemi benimsemekle kara gün
başlamıştır. Ümmet 81 yıldır kara gün içerisindedir. Kapitalist
ideolojinin ve bu nizamın doğurduğu siyasi ve ekonomik yapılanma
ümmeti bu hale getirmiştir. Dünyada zillet, ahiret’te hüsran
kapitalizm, demokrasi ve laikliktir. Felaketler zinciri bu
sistemlerle beraber gelmiştir.
“Ey iman edenler! Eğer kafir
(Al-i İmran 149)
Resulullah (sav) şöyle buyurdu:
"İmam bir kalkandır. Ardından savaşılır ve onunla korunulur. Eğer
o Allah'a takva ile (yani Allah'ın hükümleri ile) emredip adil
davranırsa onun karşılığında ona bir ecir vardır. Başka türlü
davranırsa karşılığında ona günah yüklenir." (Buhari, 2737;
Müslim, 3428; Nesei, 4125; Ahmed b. Hanbel, 10359)
Hadisi Şerif’ten anlaşılacağı gibi Resulullah (sav) imamı yani
halifeyi kalkana benzetmiştir. Kalkan, düşmandan gelen ok, kılıç,
süngü gibi saldırılar ve darbelerden koruyan bir vasıtadır.
Hilâfet'in, ümmetin varlığı açısından hayati önemini vurgulamak
içindir. Hilâfet'in hayati önemi günümüzde açıkça görülmüyor mu?
Günümüzde Müslümanlar Resulullah (sav)'in de tasvir ettiği gibi
çeşitli saldırılara maruz kalmıştır. Resulullah (sav) bunu şöyle
tasvir etmiştir:
buyurdu. "Vehen nedir, ey
Allah'ın Resulü?" diye sorduklarında şöyle buyurdu: "Dünya
sevgisi ve ölümü kerih görmektir." (Ebu Davud, 3745)
Ey Müslümanlar! İslam Ümmeti’nin günümüzdeki hali; Hadisi Şerif’te
belirtildiği gibi değil midir?! Şöyle bir etrafımıza bakacak
olursak:
· Müslümanların sayıları 1,5 milyarı aşkın olasına rağmen, dünyanın
herhangi bir yerinde siyasî ağırlığı ve itibarı var mıdır?
· Bir avuç yahudi bulunduğu bölgelerde Müslümanları aşağılamıyor mu?
· Aşağılık mahluk durumunda olan kafirler, İslam bayrağı altında
birlik olması gereken tüm Müslümanları, parçalanmış, dağınık, çerçöp
halinde getirmiş değiller midir?!
· Bugün burnumuzun dibinde Irak’ta Müslümanların ırzına, namusuna,
malına tecavüz edilmiyor?
Allah aşkına nedir bu halimiz?!
Kuran’ın vermiş olduğu mesajı anlamada yoksun olarak, Kuran’a
inandıklarını söyleyerek Kuran’ı öper başının üstüne koyar, ya da
evin bir duvarına asılı olarak bulundururlar. Cenaze veya mübarek
günlerde Kuran’ı alıp okurlar. Kuran’ın ve Sünnet’in yani İslam’ın,
bir hayat nizamı olduğunu anlamadan körü körüne bir hürmet ve saygı
içerisinde bulunurlar. Bu mudur Kuran’a ve Sünnet’e hürmet?!
Diğer taraftan, Resulullah’ı sevdiklerini de iddia ederler. Lakin
Resulullah (sav)’e tâbi olmazlar! Onun sünnetinden sadece ibadet
tarafını alırlar, giyimini taklit ederler veyahut onunla ilgili
şekillere benzemeye çalışırlar. Ama onun mücadelesini metod
edinmezler. Nasıl devlet kurdu ve başkanı oldu? Nasıl İslam’ı
uyguladı ve davasını yüklendi diye öğrenmezler. Öğrenirlerse de o
metodu izlemezler. Değişik bahaneler ve tevilleri gösterirler.
Derler ki; müminler kardeştir, Müslümanlar arasında fark yoktur,
hepsi tek ümmettir. Fakat bakıyorsun, herkes kendi milletini veya
kendi ırkını övmeye, kendi milliyetini veya kendi ırkını üstün kılma
uğraşındadır. Hatta, vatan ve milliyet uğruna Müslüman kardeşini
öldürebilmektedirler!
Şâyet siz onlara; “İslamî bir devlet çatısı altında tek bir vücut
olalım, yönetici zenci bir Müslüman olsa dahi onu itaat gerekir,
bütün sınırları kaldıralım, Lozan anlaşmasında sömürgecilerin
çizdikleri sınırları silelim ve kurdukları devletçikleri yok edelim,
tekrar Hilafet Devleti hâkim olsun” derseniz, hemen size karşı
gelirler! Nasıl oldu da milliyetçi karton devletler kendilerine
kabul ettirildi?! Hilafet Devleti, Resulullah (sav)’in sahabelerin
uyguladığı devlet şekline nasıl nefret ettirildi? Müslümanlar neden
böyle oldu? Nasıl bu hale düştüler?
Eğer Müslümanlar, Allah-u Teala’dan korkuyorlarsa, küfür sistemini
reddetmeleri gerekir. Küfür sistemine inanmazlar, sadece şeriata
boyun eğerler, milliyetçi karton devletleri asla kabul etmezler.
Sadece İslam Hilafet Devleti’nden razı olurlar ve onun halifesine
itaat ederler. Kafirler ile mutlak barışı kabul etmezler.
Bütün insanlar “La ilahe illallah MuhammedurResulullah”
deyinceye kadar veya bunun hakimiyetine boyun eğinceye kadar
cihaddan geri kalmazlar.
Ey Müslümanlar!
Müslümanların asasının kırıldığı ve kalkanının düştüğü bu kara günün
(3 mart 1924) gerçeğini düşünmeye davet ediyoruz. Dünya ve ahiret
saadeti için Raşidi Hilafet Devleti’ni kurmak için canını malını ve
kanını ortaya koymak zorundadır!
Dünyanın her bir yanında İslamî Hayatı tekrar başlatmak için çalışan
kardeşlerimize yardım edin.
Üzerimize hakim olan küfür nizamlarını reddedin.
“